BİR PROFESÖRÜN FERYADI

[b][color=blue]BİR PROFESÖRÜN FERYADI

“Kızı serbest bırakırsan ya davulcuya yahut zurnacıya gider.” derler... Nereden esti şimdi bu atasözü, şuradan;
Efendim, geçen günlerde bir üniversitemizde yaşanan acı bir olay, televizyon ve gazetelerde şöyle bir parlayıp söndü. Üniversite idaresi epey bir uğraşarak ve de masrafa girerek Amerika’dan konusunun uzmanı bir profesörü konferans için davet ediyor. Amerikalı profesörün konferans vereceği saatlerde, aynı üniversitenin başka bir grubu da, adı magazin basınından hiç düşmeyen, ne kendisine ne de ülkeye bilimsel, psikolojik, sosyolojik, ekonomik açılardan hiçbir katkı sağlayacağı düşünülemeyen ve de adına sanatçı denilen bir bayanı davet etmişler.

Amerikalı uzmanın konferansına 4 (dört) kişi katılırken, o “bayan”ın toplantısına gitmiş bütün gençler.

İşte bunun üzerine üniversitenin dekanı yüksek öğretim kurumları açısından açık yüreklilikle bir değerlendirme yapıyor. Üniversitelerde bilimsel araştırmaların yetersizliğinden, kalitenin düşüklüğünden, ahbap-çavuş ilişkilerinden bahsediyor.

Bu yakınmalar aslında bir sistemin çökmüşlüğünün tesbitidir. Üzerinde önemle durulması gereken bir durumdur. Taa anaokulundan, hatta taaa doğumdan itibaren çocuklarımızın yetiştirilme ve tahsil tarzının sorgulanmasını gerektiren bir problemdir.

Çünkü insanoğlunun beyni her an yeni nöron bağlantıları oluşturarak her an yeni bilgi ve kavramları depolayarak şekilleniyor.

Siz çocuklarımızın beynine daha etrafı ilk algılamaya başladıkları andan itibaren “cıvık magazin” görüntülerinden oluşan nöron bağlantıları yerleştirirseniz ve de onları anaokulundan üniversite bitene kadar beyni dumura uğratan “test sınavlarıyla” oyalayıp, “öğrenme kabiliyetlerini” köreltirseniz, onları bilimsel bir konferansta “bir şeyler öğrenme” yahut “magazinsel takılma” arasında serbest bırakırsanız olacağı budur. Anlaşıldı mı şimdi, başlangıçtaki atasözünün hikmeti. Biraz sert oldu diyorsanız, bir magazin programı açın rahatlayın.

Dr. Resul İzmirli Türkiye 06.05.2006

[/color][/b]