TÜYO...

[color=olive][size=18px]TÜYO...

Aşkları kolejde başlamıştı.
Tuhaf olan, bu aşk üç yıllık eğitim döneminde değil, biri okulun yakışıklısı, diğeri güzeli olarak mezuniyet gecesinin sunuculuğunu yaptıkları son günde alevlenmişti.
Kolejdeki o son gün, o mezuniyet törenlerinin yapıldığı gece, okula bir de tiyatro ekibi davet edilmişti.
Tiyatronun duayenlerinden biri, bir ünlü ve büyük oyuncu, ekibiyle birlikte gelip kısa bir gösteri sunmuştu.
Kolejin o geceki bu iki amatör öğrenci sunucusu, kuliste ünlü tiyatrocularla tanışmanın ayrıcalığını da yaşamıştı.
***
Kolejdeki son geceden sonra delikanlı ideali olan gazeteciliği seçmiş, kız ise sanat, iletişim ve dil alanlarında alternatif eğitim veren bir kurumda iki yıllık sinema ve tiyatro bölümünü bitirmişti.
Kolejin son gününde alevlenen ilgi ve ilişki, üç buçuk yılın sonunda evlilikle sonlanmıştı.
***
Kız, evliliklerinden bir ay sonra ve eşinin yaş gününden bir gün önce akşam yemek masasının üstüne iki tiyatro bileti koydu:
- Yarın akşam için aldım.
Eşinin tiyatrodan pek hoşlandığı söylenemezdi. Ama daha evliliğin birinci ayında problem çıkarmama adına, üstelik kendisi için yapılmış bir jesti bozmama düşüncesiyle “Gideriz” dedi.
***
Yaşlı bir teyzenin ağzındaki seyrek dişler gibi yer yer boşluklarıyla elliye yakın insanın bulunduğu soğuk tiyatro salonunda birinci perde kapanınca kız:
- İzninle bi lavaboya gidip geleyim, diyerek ayağa kalktı.
Delikanlı canının sıkıldığını belli etmemeye çalışarak esneye esneye ama sabırla oturduğu koltukta eşinin dönmesini beklerken, kız lavaboya değil kulise gitti.
Üç buçuk yıl önce tanışıp kaynaştığı ünlü tiyatrocuya kendisini tanıtmaya gerek kalmadı; büyük usta ona ismiyle hitap etti.
- Ooo, merhaba (D......)! İlk kez mi geliyorsun oyunuma?
- Ne yazık ki evet hocam. Okuldu, evlilikti çok hareketli günler yaşadım.
- Evlilik mi? Daha çocuksun sen ayol! Kiminle evlendin? O kaç yaşında?
- Aslında onu da tanıyorsunuz. Bizim okula geldiğinizde birlikte sunuculuk yaptığım partnerim. Zamanınızı almayayım, bugün eşimin doğum günü... Oyun sonrası gelsek, eşime “Doğum günün kutlu olsun” der misiniz hocam?
- Elbette kızım elbette... Sen hiç merak etme. Ama bak, Kadir İnanır’ın başına gelen benim de başıma gelmesin. Hani bir hikaye anlatılır hep... Bir çocuk sevgilisine hava atmak için Kadir İnanır’a yalvarmış, ‘Abi kız arkadaşımın yanında bana selam verir misin?’ diye... Sonra sevgilisi ile Kadir’in bulunduğu yerden geçmiş. Kadir ‘Nasılsın Hasan?’ deyince, Hasan ‘Yürü git işine bee, ben hep seninle mi uğraşacağım’ diye fırçalamış ya kızın yanında... Öyle olmasın.
Kız kahkaha attı:
- Estağfirullah hocam.
***
İkinci perde açılınca, ünlü tiyatrocu ile eşi sahnede, evlerinin oturma odasındaydılar.
Adam tebessüm ediyordu.
Karısı:
- Hayırdır, sevinçli bir haber mi aldın hayatım, dedi.
Adam:
- Bilmiyor musun, bugün bizim (V......)’ın doğum günü... Ben sevinmeyeyim de kim sevinsin, diye cevapladı.
Orta sıradaki iki koltukta oturan iki gencin dışında bütün seyirci bu repliği oyunun parçası sanmıştı. İki gençten erkek olanı karısına, karısı ise bu büyük sürpriz için usta tiyatrocuya minnet doluydu...

[/size][/color]

Sadık Söztutan