KÜLTÜR FIRTINASI
[size=18px][color=blue]KÜLTÜR FIRTINASI
Bir ülkeye yapılabilecek en büyük kötülük, ona “kendisinden utanma” duygusu aşılamaktır. Böylece o ülke insanlarının zihninde, kendi kültürünün, ana dilinin, yaşam biçiminin işe yaramaz olduğu fikri yerleşir ve dünyanın başka köşelerindeki “gelişmiş”leri taklit etmeye başlarlar.
Bir ülkenin belini kırmanın en etkili yolu budur. Ne silahla başarabilirsiniz bunu, ne ordularla, ne de atom bombasıyla. Bunları içim yanarak yazıyorum ama ne yazık ki Türkiye böyle bir tehlikenin tehdidi altında. Seyrettiğimiz her film, her dizi, okuduğumuz her haber, göz ucuyla olsa bile bakmaktan ve müziğini dinlemekten kurtulamadığımız her reklam bu temel fikri işliyor.
Gençlerin bilinçaltına; “Sen değersizsin, senin baban, deden de değersiz. Türkçe denilen dil hiçbir işe yaramaz. Yaşam biçimin yanlış. Sen ancak Amerikalı gibi olur, onlar gibi davranır, Teksaslı gibi hareket eder, New York’lu gibi sert bakışlar atar, onlar gibi ağzını eğip bükerek konuşursan bir değer ifade edersin. Bunlar olmadan yoksun!” duygusu yerleştiriliyor. Bu yüzden zavallı çocuk, kabuğundan çıkıp da onu aşağılayan tosbağa misali, kendi kültürüne burun kıvırıyor...
Hele anadil bahsine girersek yandığımızın resmidir. Dünyanın en güzel dillerinden birisi olan Türkçe, içine abur cubur İngilizce kelimelerin doldurulduğu argo bir anlaşma dili hâline geldi.
Şu anda bir Türk genci için marifet Türk gibi görünmemek. Amerikalı’ya, hadi o da olmazsa İtalyan’a, İspanyol’a benzemek. İşte bir ülke böyle çökertilir.
Gençler de haklı; çünkü bu korkunç kültür fırtınasının karşısına çıkanlar ilkel bir milliyetçilikle “Türk en yücedir, Türk’ün sabrını taşırmayın!” filan gibi hiçbir kıymet-i harbiyesi olmayan sözler söylüyorlar
Benim gibi yıllardan beri kendi kültürünü yüceltmeye çalışan bir avuç insan ise kenarda köşede kalıyor. Desem ki; “Yahu bu dünyada babasından, dedesinden utanan kim bir fayda görmüş ki sen göreceksin be çocuk!” inanın hiçbir faydası olmaz. Çünkü karşıdan esen, rüzgâr değil fırtına, bora!..
Zülfü Livaneli [/color][/size]
Bir ülkeye yapılabilecek en büyük kötülük, ona “kendisinden utanma” duygusu aşılamaktır. Böylece o ülke insanlarının zihninde, kendi kültürünün, ana dilinin, yaşam biçiminin işe yaramaz olduğu fikri yerleşir ve dünyanın başka köşelerindeki “gelişmiş”leri taklit etmeye başlarlar.
Bir ülkenin belini kırmanın en etkili yolu budur. Ne silahla başarabilirsiniz bunu, ne ordularla, ne de atom bombasıyla. Bunları içim yanarak yazıyorum ama ne yazık ki Türkiye böyle bir tehlikenin tehdidi altında. Seyrettiğimiz her film, her dizi, okuduğumuz her haber, göz ucuyla olsa bile bakmaktan ve müziğini dinlemekten kurtulamadığımız her reklam bu temel fikri işliyor.
Gençlerin bilinçaltına; “Sen değersizsin, senin baban, deden de değersiz. Türkçe denilen dil hiçbir işe yaramaz. Yaşam biçimin yanlış. Sen ancak Amerikalı gibi olur, onlar gibi davranır, Teksaslı gibi hareket eder, New York’lu gibi sert bakışlar atar, onlar gibi ağzını eğip bükerek konuşursan bir değer ifade edersin. Bunlar olmadan yoksun!” duygusu yerleştiriliyor. Bu yüzden zavallı çocuk, kabuğundan çıkıp da onu aşağılayan tosbağa misali, kendi kültürüne burun kıvırıyor...
Hele anadil bahsine girersek yandığımızın resmidir. Dünyanın en güzel dillerinden birisi olan Türkçe, içine abur cubur İngilizce kelimelerin doldurulduğu argo bir anlaşma dili hâline geldi.
Şu anda bir Türk genci için marifet Türk gibi görünmemek. Amerikalı’ya, hadi o da olmazsa İtalyan’a, İspanyol’a benzemek. İşte bir ülke böyle çökertilir.
Gençler de haklı; çünkü bu korkunç kültür fırtınasının karşısına çıkanlar ilkel bir milliyetçilikle “Türk en yücedir, Türk’ün sabrını taşırmayın!” filan gibi hiçbir kıymet-i harbiyesi olmayan sözler söylüyorlar
Benim gibi yıllardan beri kendi kültürünü yüceltmeye çalışan bir avuç insan ise kenarda köşede kalıyor. Desem ki; “Yahu bu dünyada babasından, dedesinden utanan kim bir fayda görmüş ki sen göreceksin be çocuk!” inanın hiçbir faydası olmaz. Çünkü karşıdan esen, rüzgâr değil fırtına, bora!..
Zülfü Livaneli [/color][/size]
Konular
- Yaptıklarımızın Hesabını Vermeye Hazırlıklı Mısınız.
- Kur'an Nasıl Bir Devlet Yönetimini Öneriyor.
- Kendimize Rab lar Edindiğimizin Farkında Bile Değiliz.
- Sesli düşler
- Ömürden Kaybolan Bir Senemiz
- Yardıma ihtiyacım var
- Hakan Kenan Hoca
- Türkiye'nin Gururu Lingerium
- Zorunlu Trafik Sigortası
- Kur'an ın Bizlere İndirilme Amacını Doğru Anlamalıyız.
- Rivayetleri Aklamak Adına, Kur'an a Saygısızlık Yapmayalım.
- Allah ın Affetmesi, Şefaati Konusunu Nasıl Anlamalıyız.
- Hac Suresi 47, Zümer Suresi 42. Ayetlerin. Ölüm Ve Rüya İlişkisi.
- Allah ın Sınırlarını Aşarak, Kafirlerden Olmak İstemiyorsak.
- Kur'an neden arapça indirilmiştir. Zuhruf 2-3. Fussilet 44. Ayet.
- Elbette tek vatan bö-lü-ne-me----yiz
- Bizleri dinden saptıran en büyük yanlışımız.
- Çalışanlarınızın network trafiğini DeskGate ile inceleyin
- DeskGate en iyi sirket guvenlik programi
- Pekala ölmüyormuyuz
- Siber saldırı ve afetlere karşı veri yedekleme yazılımı DeskGate
- Işsizlik sel gibi
- Ad adres telefon
- Nuhilik (noahidizm)
- Isa beklenen yahudi mesih midir?
- Cümle kapısı..
- Karagöz İle Hacivat Konuşmaları 3
- Nasreddin Hoca Fıkraları
- Allah ın resulünün bizlere örnek oluşunu, hangi kaynaktan öğrenmeliyiz?
- Ayşecik İle Yasemin Sultan