İPEK MENDİLLE DOKUNUR GİBİ NAİF BİR AŞK...

[size=18px][color=orange]hayat bir hikâyedir


İPEK MENDİLLE DOKUNUR GİBİ NAİF BİR AŞK...

Televizyonun magazin muhabiri, servislerindeki mahcup tavırlı esmer güzeli stajyer sunucuya aşık olmuştu.
Muhabir, mesleğinin yırtıcılığına inat, içine kapanık biriydi.
Sunucu kızın haftalık izinde olduğu o gün duygularını maille anlatmaya karar verdi. Cümleleri yazıp silerek, düşünüp taşınarak uzun bir mektup yazdı, sevgisini anlattı.
Mektubu bitirince, kadınlar konusunda şanslı ve tecrübeli olarak bilinen metin yazarının yanına gitti.
- Sana bir şey göstereceğim baba. Masama gelip, şuna bir bakar mısın?
Metin yazarı muhabirin sandalyesine oturarak maili okudu:
***
“Sabah uyanır uyanmaz insanın aklına gelen ilk şey, en samimi olduğu şeydir.
Seni tanıdığım günden beri her uyanışımda ilk aklıma gelensin.
Sensiz geçen bir gün bile insanın özlemini kartopu gibi büyütüyor. Şu an sen kim bilir nerede, ne yapıyorsun... Ve etrafındaki insanlar ne kadar şanslı...
Geçen hafta bugün, senin uğruna bir şey yapmak, aramızdaki mesafeyi kısaltarak heyecanımı arttırmak, bir film sahnesi gibi seni uzaktan bir an olsun görebilmek için kalkıp evinin önüne geldim.
Bir insan kalbi, bir başka insana aşık olup olmayacağına otuz saniyede karar veriyormuş.
Seni gördüğümde... -doğru kelime bulmalıyım- çok çok farklı, çok çok güzel, etkili ve çarpıcı biri vardı karşımda...
Ve o günden sonra açtığım her falda, tuttuğum her dilekte sen vardın.
Filmdeki kapıdan önce kadın girerse ‘o da seviyor’, futbolcunun vurduğu bu şutu kaleci kurtarırsa seviyor, bilgi yarışmasındaki adam bu soruyu bilirse seviyor, Fener bu maçı kazanırsa seviyor, şu sanatçı röportaj önerimi kabul ederse seviyor, yemekte salata varsa seviyor, bugün maaşlar dağıtılırsa seviyor, bu sigara paketi dik durursa seviyor, maçı anlatan spiker top Alex’in ayağına geldiğinde futbolcunun ismini söylerse seviyor, bugün yağmur yağarsa seviyor, mesajıma cevap verirse seviyor, davetimi kabul ederse seviyor...
Tünelden çıkmış gibiyim.
Aklıma eseni yazıyorum, bir bütünlük ve mantık yok.
Zaten seni tanıdığımdan beri mantıkla işim yok!
Neyse, çok uzattım galiba...
Seni sarsılmaz bir duygu ile, zamanın törpüleyemeyeceği bir kuvvetle sevdiğimi iyi biliyorum.
Zorluğunu ve anlamını bilerek diyorum ki:
NEFESİM OLDUKÇA SENİ SEVECEĞİM....
Gerçekten çok yoruldum.
Olmaz ise...
BU ‘AŞK’, HER TÜRLÜ HAYAL KIRIKLIĞINI HAK EDİYORDU; DÜNYANIN EN GÜZEL HÜSRANI BUDUR BENİM İÇİN!
SENİNLE İLGİLİ HER TÜRLÜ YENGİLGİYİ, YANILMAYI, BOZGUNU BÜYÜK BİR MEMNUNİYETLE KABUL EDİYORUM...
Başıma gelecek olana hazırlıklıyım.
Sadece sana, bundan sonraki yürüyüşünde mutluluklar dilerim. ‘Sevgi, sevdiğinin mutluluğunu kendi mutluluğunun önünde tutmaktır’ anlayışından geliyorum.
Sağlıklı, huzurlu, layık olacağın, seni hak edecek bir istikbal, izdivaç, istikrar ve elbette isabet diliyorum.
Rahatladım.”
***
- Süper olmuş, dedi metin yazarı.
***
Gerçekten de mail etkisini magazin muhabirinin beklediğinden çabuk gösterdi.
Ertesi gün güzel stajyer sunucu ile muhabir arasında her zamankinden daha belirgin şekilde bir resmiyet vardı. Hiç yüz yüze gelmediler ve hiç konuşmadılar.
Paydos saatinde, aynı salonda bulundukları bir sırada muhabirin telefonuna kızdan mesaj geldi: “Birlikte çıkalım mı?”
***
Ertesi sabah metin yazarı kafeteryada merakla muhabiri kenara çekti:
- Nasıl geçti??
Muhabir eliyle ağzının yarısını kapatarak kısık sesle şöyle cevapladı:
- Üç yüz elli dolara patladı lan karı.

Sadık Söztutan[/color][/size]

Konular