Tören

[color=green]Tören

Büyük bir fabrikanın açılış töreni yapılacaktı.

Önceden hazırlıklar tamamlanmış, direkler arasına balonlar, bayraklar, flamalar asılmış, ses ve protokol düzeni ayarlanmıştı. Çeşitli kişi, kurum ve kuruluşlardan ard arda gelen çelenkler sıra ile diziliyordu duvar diplerine… Kimi kısa bir süre sonra çöpe atılacak o güzelim çiçeklere acıyarak bakıyor, kimi ise, çelenk sayısı arttıkça gösterilen ilgiden memnun görünüyordu. Açılışa katılacak kalabalıklar için hazırlanan kokteyl ve diğer malzemeler içerideki uzun masalara sıra sıra dizilmişti. Teknik servis elemanları ses düzeneğini bitirmiş, deneme aşamasına gelmişlerdi. Kısa birkaç cızırtının ardından, “sss… ssss… deneme, deneme…” seslerleri duyuldu.

Açılış yapılacak tekstil fabrikasının giriş kapısına uzunca bir kırmızı kurdele bağlanmış, şık tepsilere makaslar konmuştu. Giriş kapısının sağında ve solunda iki bayan görevli hazır bekliyordu. Bahçedeki yeşil alanda ise güzel bir kınalı koç duruyordu. Hayvan ağaca bağlanmış halde arada bir şaşkın şaşkın etrafını seyrediyordu. Çocuklar koçun etrafında dolanıyor, kimi çimen uzatıyor, kimi ise okşamaya çalışıyordu.

…………

Bütün davetliler yerlerini almış, açılış için Vali beyi bekliyorlardı. En önden ikinci sırada, yaşlı bir amca da bastonuna tutunmuş, kalın gözlüklerinin ardından fabrikaya bakıyor “Maşallah…Maşallah” diyordu.

Az zaman sonra bir hareketlilik yaşanmaya başladı. Önce, üzerinde mavi ışık yanıp sönen iki eskort durdu, sonra siyah bir mercedes yanaştı. Şoför kapıyı açınca orta boylu, kır saçlı, şık giyimli bir beyefendi çıkı. Bu Vali Beydi. Belediye başkanı ve Fabrika sahipleri vali beyi araç çıkışında karşılayıp buyur ettiler.

Vali bey, önce dev fabrikaya şöyle bir baktı ve gülümsedi. Sonra protokol koltuğuna doğru yürümeye başladı. Yürürken bir taraftan da başını hafifçe öne eğerek insanları nazik bir şekilde selamlıyordu. O sırada gözü ikinci sıradaki yaşlı adama takıldı. Bir süre baktı ve yanına geldi.

- Merhaba amca, nasılsınız?

- Teşekkür ederim evladım… Berhudar ol… Sizleri sormalı?

- Sağolun amca, iyiyiz. Siz 1976 yılında Yahya Kemal Ortaokulunda görev yaptınız mı?

- Evet evladım.

- Adınız Nusret Yılmaz değil mi?

- Evet.

- Ben 347 Hasan öğretmenim… Hatırladınız mı?...

Yaşlı amca şaşırdı, birazcık geriye çekildi. Tuhaflaştı… Baktı, baktı… Yüzüne bir gülümseme yayıldı.

Sonra sevinçle haykırdı:

- Aaaa, tabi ki hatırladım… Okul birincisi değil miydin sen?

- Verin elinizi öpeyim hocam…

Vali eğilip amcanın elini saygıyla öptü.

- Öğretmenler gününüz kutlu olsun. Bugün 24 Kasım…

- Evet ya… Ne güzel bir karşılaşma…

Yaşlı öğretmenin gözleri nemlendi. Bir öğrencisinin Vali olması ve böyle bir günde karşısına çıkması onu çok duygulandırmıştı…

Çünkü emekli olduktan sonra tam onüç yıl geçmişti ve ilk defa çook eski bir öğrencisiyle karşılaşıyordu. Hem de şehrin valisi olarak.


Başyazı



Ahmet Sırrı Arvas

[url]www.turkiyecocuk.com.tr[/url]

[/color]