En Büyük Müşterim? Müşteri Velinimetiniz mi?

En Büyük Müşterim? Müşteri Velinimetiniz mi?

İş gezisi için Hindistan’a giden sanayici bir arkadaşımız anlatıyordu;

"İş görüşmeleri için gittiğimiz bir işletmedeki koca levhada yer alan şu cümle dikkatimi çekti: ‘Müşteri Allahımızdır’. Şaşırdım. ‘Müşteri önceliği’, ‘Müşteri bir numara’, ‘Müşteri patrondur’ sloganlarına alışmıştık. Fakat böylesi çarpıcı ve itici bir yaklaşımla ilk defa karşılaşıyordum. Daha sonra bizi ziyarete götürdükleri ‘kutsal fare mabedi’ ‘kutsal yılan mabedi’ vs. gibi yerlere gittiğimizde farklı bir şaşkınlık daha yaşadım. Gerçi geçmişte ateşe, suya, güneşe, yâni; hayatlarını ve menfaatlerini önemli ölçüde etkileyen unsurlara ilahlık izafe eden insanların mevcudiyetini biliyordum. Bugün de müşteriyi ilahlaştırmak herhalde benzer bir kültürel altyapının ürünü olsa gerek.

Fakat günümüzde bile, böyle tabloların mevcudiyeti şaşırtıcı ve üzücü oluyor"

...

Anlatılanlar çok ilgi çekici idi ve biz de arkadaşımızın şaşkınlığını, üzüntüsünü paylaştık. Hayata dengeli bir bakışın ancak sağlam değerler üzerine oturabileceğini gösteriyordu anlatılanlar.

Müşteri önceliği, kaliteyi müşterinin bakış açısından tanımlamak, elbetteki işletme verimliliği için önemli bir unsur. Fakat müşteriye verilen değer sınırsız mı olmalı? Ölçü ne? İşte bunu belirleyen işletme stratejistlerinin dünya görüşü. Ölçüleri yanlış olanlardan, ölçümlerinin doğru olmasını beklemek de, stratejilerinin dengeli gelişmesini ummak da mümkün değil.

Anlatılanları dinlerken hayalimde12 Mart dönemine ait bir hâtıra canlandı. Sayın Faik Türün Paşa, ileri gelen iş adamlarını Selimiye Kışlası’nda toplatır ve onlara sorar :

"En büyük patron kim?"

Uzun bir sessizlik ve bekleyişten sonra yine kendisinin verdiği cevap bomba gibi yankılanır:

"En büyük patron Allah’tır"

Ve konuşmasını günün şartlarının gerekleri üzerinde sürdürür.

...

İnsan aklıyla ve yüreğiyle Kâinata baktığında; atomlardan yıldızlara kadar her şeyde tasarruf eden "En büyük kudret sahibi", hücrelerden galaksilere kadar her şeye hükmeden "en büyük âlim", çiçeklerden böceklerden her an değişen tabloların sergilendiği gökyüzüne kadar her şeyde sanatını gösteren "En büyük Sanatkâr", tabiattaki ekolojik dengenin akılları durduran intizamını tanzim eden "En büyük Hâkim" gibi binbir ismi ile kâinatı kuşatan Rabbimizin "En büyük" olduğunu biliyor. Bilgisi ve idraki nisbetinde hayata ve dünyaya bakış açısı da farklılaşıyor.

...

"Allah müminlerden canlarını ve mallarını, karşılığında cenneti onlara vermek suretiyle satın almıştır" ( Tevbe sûresi 9:111’den)

Bu ayet meâline bakılınca "En büyük Müşteri" olarak kimin kabul edilmesi gerektiği anlaşılmıyor mu?

Nefis ve malımızı Cenab-ı Hakk’a satmak, yâni O’na kul olmaktan daha büyük bir ticaret olabilir mi?

Madem her şey elimizden çıkacak, fâni olup kaybolacak, ancak O’nun emirlerine uyarak, bâkiye dönüştürüp ebedi kılmak, aklın ve kalbin gösterdiği en makul yol değil mi?

Ancak o zaman; ömür dakikalarımız görünüşte tohumlar, çekirdekler gibi çürüyecek, fakat ebedi âlemde saadet çiçekleri açacak,

Ancak o zaman; dünya ve âhiretimiz cennet olacak.

Ancak o zaman; her bir aza ve duygularımızın kıymeti birden bine çıkacak. Akıl, kainatta olan nihayetsiz rahmet hazinelerini ve hikmet definelerini açan bir anahtar olacak. Göz, yeryüzü denilen sanat galerisindeki Rabbani sanat mucizelerinin seyircisi olacak. Kulak, ilâhi zikrin nağmelerini ruha ulaştıran bir araştırmacı olacak. Dil, geniş yeryüzü sofrasında sergilenen nimetlere şükreden bir müfettiş olacak.

Ancak o zaman; neticesiz yorgunluklar ve teessüfler içinde boğulmaktan insan kurtulacak. İnsan, "hakiki insan" olacak.

"En büyük Müşteri" nin kim olduğu bilinince, bu açıdan bakılınca,, "Müşteri Patrondur" "Müşteri bir numara" "Müşteri önceliği" gibi kavramlar da farklı bir değer taşıyor. Bu inanç temeline dayanan, dükkanına gelen müşteriye değer verme anlayışı da dengeli gelişiyor.

...

Çocukluk günlerimde, dükkanlardaki yaygın olan bir levha dikkatimi çekerdi:

Müşteri Velinimetimizdir(!)

Nimet kelimesi; ikram eden, ihsan eden ancak Allah’tır, fikrini çağrıştırıyordu. Nimete vesile olan müşteri ise aldatılmaya değil saygıya layıktı. Fakat bu saygı hiçbir zaman şirke yol açmamalıydı.

Ahilik töresinde yer alan, dükkanına girerken eşiğini öpercesine eğilip;

"Burası helâl rızkımı kazandığım, beni başkalarına el açmak zorunda bırakmayan mekânımdır" anlayışıyla işyerini dualarla açan, işine saygı duyan bir insanın farklı bir anlayışta olması da beklenemez. Bu insanın gülümsemesi, aldatmaması, selamlaşması, münakaşa etmemesi, müsamahası, ikramı, faydalı olmaya çalışması yapmacıklıktan uzaktır, samimidir, içtendir. Çünkü temel değer olarak, Yaratıcısını memnun etme önceliğini benimsemiştir. Allah’ın rızası çerçevesinde, müşteri memnuniyeti için gayret göstermektedir.

Demek ki, hayatın her safhasındaki dengenin DNA’sında, Allah’a iman Allah’ı bilmek ve emirlerini anlayıp yaşamak var.

Âhilik töresine bağlı olanlar inanıyorlardı ki; en büyük ticaret, "En büyük Müşteri"nin mukaddes memnuniyetine ve rızasına bağlıdır.

"Müşteri velinimetimizdir" dengesi içerisinde iş hayatını değerlerle yönetenlerin düşünce ve ruh iklimi ile, "Müşteri bir numara" deyip ayyuka çıkan numaralar çevirenlerin iklimi birbirinden çok farklıdır. Vardıkları ve varacakları yer de farklı olacaktır.

Adnan Şimşek
__________________