Sevgi ve tutku arasında

İlk seans ve ilk cümleler her zaman için en önemli ipuçlarını sunar terapiste. Nereden başlayacağını bilmeyen insan, genelde en sondan başlar. İlk söylenen cümleler, aslında kişinin geldiği son noktalardır. Çıkışın kapalı göründüğü, duyguların doruğa vurduğu yerlerdir son noktalar. Hayatın tamamı, yaşadığın olay gibi görünür gözüne. Bir toz bulutunun içindeymiş gibi çevrende olup biteni göremezsin. Tüm duyguların tek bir olaya kilitlendiği için, baktığın her yerde onu görürsün. Her şey sana onu hatırlatır, dinlediğin her şeyde bir çözüm ararsın. Bu hal seni daha da gömer içindeki dehlizlere, aklının kuyularına mantığının kovasını daldıramazsın artık. Sadece olsun istersin, iyi ya da kötü fark etmez, sadece olsun dersin.İkili ilişkilerde yaşanan duygusallık bazen öyle boyutlara ulaşır ki, taraflar âdeta birbirleri olmadan nefes alamaz hale gelirler. Sevgi, sahip olmak ya da olmamak ikileminde gidip gelir. “Ya benimsin, ya toprağın!” tarzındaki söylemlerin temelinde de bu mantık yatar. “Ya bana ait olmalısın ya da hiç olma daha iyi!” şeklindeki bir düşünce tarzı bencil sevmelere götürür insanı. Sevdiği insanı hayatın amacı haline koyan insan, sevdiğine de haksızlık eder. Onu kendi gerçekliğinden çıkarıp, kocaman çerçevelere yerleştirmeye çalışır. Her hareketini kusursuz olarak algılar. Denenmemiş ve yaşanmamış her şey mükemmel göründüğü için, hayatın içine girilip, aynı evi paylaşmaya başlayınca hayat arkadaşımızın aslında bizim tanıdığımızdan ne kadar farklı olduğunu anlarız. Değişen o değildir, değişen sadece onu koyduğumuz çerçevenin gerçekdışılığıdır. Gerçek sevgi karşımızdakini kendi gerçeğiyle kabullenmektir. Onu imkânsız bir mükemmelliğin içinde boğmak değildir. Gerçek sevgi karşımızdakine kendi olma alanı tanımaktır. Kendi olabilen insan daha kolay değişir, gereksiz savunmalara girmez.
Sevgiye ve karşındakine yüklediğin anlam, aslında senin kendi ihtiyaçlarındır. Kendini zayıf ve değersiz hisseden insan eşinin kendisinde var olmayan değeri ona hissettirmesini bekler. Aslında ve özünde kimse kimseyi, ne değerli hissettirebilir, ne de değersizleştirebilir. Tabii sen izin vermediğin sürece… Erkek kadın arasında yaşanan duygusallığa yüklenen gerçek dışı anlamlar, kişileri yıprattığı gibi, ilişkiyi de yıpratır. Düşüncelerimiz ve olaylara kattığımız yorumlarımız, ne hissedeceğimizi de belirler. Düşünceler duyguları tetikler. Duygular da davranışlara yön verir. İnsanı üzen olaylar değil, olaylara getirdiğimiz yorumlardır, diyor bir düşünür. “Onsuz yaşayamam!” da bir yorum aslında, hem de insanı tarifsiz sıkıntılara sokan bir yorum. İnsan kendine zulmediyor aslında, hayatı kendine koyduğu anlamsız sınırlarla daraltıyor. Nefes alamaz hale geliyor ya da aldığı nefesi karşısındaki insanın suretinde arıyor. Asıl sahibinden istenmeyen şefkat, yanlış yerlerde aranıyor. Sevenler bir sürü sancılı yorgunlukla beraber, “Neden beni istediğim gibi sevmedin?” diye, birbirlerini suçlamaya başlıyorlar.
Oysa ki, insan sevdiğiyle büyür ve olgunlaşır, hatalarımızla öğreniriz, eksikliklerimizle birbirimizi tamamlarız. Karşımızdakini zaaflarıyla ve korkularıyla kabul ettikçe, korkularından ağladığına şahit oldukça ve onu kendi gerçeğiyle gördükçe, aslında daha da çok severiz.
Hayatta her şeye bir vazifedar gözüyle baktığımızda, her ilişki ve her arkadaşlığın bir görevi olduğunu ve yine her şeye bir ömür biçildiği gibi, ilişkilere bir ömür verildiğini fark ederiz. Her süreç ve her olay görevini tamamlar ve geriye bize öğrettikleri kalır. Bu öğrettiklerinden ancak kendi kabımız nispetince doldururuz. İki kişilik bir süreçte birlikte aynı kabı doldurmaya çalışırken aynı zamanda kabın kendi tarafımıza bakan yerlerini de tamir etmeye çalışırız. “Biz” olmanın içinde sağlıklı bir “ben” olmaya çalışırız. Birlikteliğin kalitesinde “biz” olmak ne kadar önemliyse, “biz” içinde “ben” olarak varlık hissedebilmek de en az o kadar önemlidir. Farklılıklara takılıp, karşımızdakini kendimize benzetme çabaları ilişkiyi sağlıksız zeminlere taşır. Kişiliklerdeki farklılıklardan ziyade, amaçlardaki benzerliklere yoğunlaşmak ilişkiyi daha da güçlendirir. Sağlıklı evliliklerde bu dengenin kurulması oldukça önemlidir. Birlikte bir imtihan sürecini sürdürürken kendi imtihanını da yaşamak emek istediği kadar, basiret de ister.Hayatta her şey istediğimiz gibi olsun isteriz, kendi görebildiklerimizde mutluluğun bizi beklediğini düşünürüz. Ama Kaderin Sahibi, her zaman, bize bizim istediğimiz gibi yardım etmeyebilir. Bir annenin şefkatinden dolayı çocuğuna hayır demesi gibi, gerçekleşmeyen olaylarda da bir tür korunma vardır aslında. Bizi bizden daha iyi bilen, çizdiği yolun virajlarını ve engebelerini çok uzaklardan gören, tabiî ki biz istesek de kendimizi uçurumdan atmamıza izin vermeyecektir.
İnsan, gerçekleşmeyen her arzusunda, Kâinatın Sahibine bir rıza ve sabır borçludur.

4 yorum

Sevgi ve tutku arasında

amin rabbim hidayet versin arkadaşlar onsuz yaşayamam artık, onsuz nefes bile alamıyorum, onu görmeden yapamam.”İnsan, gerçekleşmeyen her arzusunda, Kâinatın Sahibine bir rıza ve sabır borçludur.Benlik kazanma sırları, her şeyden önce insanın kendi mahiyetini idrak ederek, 'benim de bir iradem var' demesiyle başlar.
Ene, insanın benliği demektir. Ona; terbiye ve tezkiye ile nefs-i emmareden levvameye, oradan mutmainne, radıyye, merdıyye ve safiye'ye kadar terakkiye açık olan 'hayvani nefis' de diyebiliriz. Üstad Bediüzzaman, bu meseleye 30. Söz'de tasavvufçuların yaklaşımına benzeyen bir anlayışla açıklık getirmiş ve bir yönüyle sofilerin düşüncelerini çağa göre daha derli-toplu hale getirmiştir.
Vicdanın dört rüknü
Buradaki ifadelerden de hatırlanacağı üzere benlik kazanma sırları, her şeyden önce insanın kendi mahiyetini idrak ederek, 'benim de bir iradem var' demesiyle başlar. Çünkü irade, esas olarak benliğin rükünlerinden birisidir. Zaten Üstad 'irade'yi; latife-yi Rabbaniye denilen kalb, şuur ve his'le birlikte 'vicdanın dört rüknü'nden biri olarak da zikreder. Bu latifeler; kainatı duyma, hissetme ve onu değişik unsurlarıyla ele alıp hallac ederek yorumlama.. gibi, insana değişik düşünceler ilham eder. İrade, insanı muhabbetullah; kalb, marifetullah; şuur, müşahedetullah; his de cennet ufkuyla buluşturur. Bunlar, aklı aşkın olan sistemin, birer parçası olarak insanın mahiyetine dercedilmişlerdir. Biz, çok defa farkına varmadan, o sistemle hedeflenen gayelere karşı arzu ve istek duyarız ki; o da, içimizde böyle bir sistemin bulunmasına delalet eder. Descartes da: 'Bende namütenahi bir düşünme hassası var. Ben, namütenahi olmadığıma göre bana verilen bu hassa, namütenahi olan bir Zat'tan gelmektedir.' mülahazasıyla bu hakikati ifşa eder.
Ben ve O
Evet insan, her şeyden önce kendi benliğinin çerçevesini belirlemesi gerekir. Yani o, 'Bende bir irade, duyma, bilme, düşünme, yorumlama, azim, cehd.. gibi hassalar var' diyerek bunları tesbit edip, sonra bir kısım mukayeseler yaparak bunları kendisine ihsan edeni bulabilir. Mesela insan, yemek yerken, sadece ağzına lokmayı götürüp boğazından midesine gönderene kadar, kendisine verilen iradeyi kullanır. Artık bundan sonra, insanın elinde olmayan ve müdahele imkanı da bulunmayan bir dizi sistem devreye girer. Buradan hareketle insan, 'Gücümün yetmediği, kudretimle halledemediğim, benimle alakalı olduğu halde farkına bile varamadığım, tamamen benim iradem dışında cereyan eden birçok hadise var ki, bütün bunlar, beni çok iyi bilen ve tanıyan birisi tarafından idare ediliyor' diyerek eşya ve hadiseleri evirip çeviren sonsuz Kudret Sahibi'ni bulabilir.
..Ve sadece O
Netice itibariyle, bu tefekkür seyahatini tamamlayan insan, Yunus misali benliğini adeta bir kristal gibi taşa vurarak kırar.. kırar ve benlikten vazgeçmenin meyvelerini devşirmeye başlar. Böylece insan, fenafillaha giden yolda, vuslatın her an biraz daha artan cazibesiyle mest ve sermest olarak adım adım hedefe doğru yaklaşır

04.03.2008 - abıhayat

Sevgi ve tutku arasında

sevgiyi ve insan olmanın getirdiğizaafları çok güzel anlatmışınız Rabbim akıl ve duygu dengesinin kurulduğu ve Rabbimin bize helal kıldığı sevgiyi yaşamayı nasip etsin hepimize ellerine sağlık.
hidayetle selametle ve dua ile.......

21.02.2008 - nazli64

Sevgi ve tutku arasında

inş rabbim doğru niyetle yolunda daim olan kayslardan eylesin inş

28.12.2007 - abıhayat

Gönül penceresinden, Hakiki sevgileri seyre dalmak

Rabbim kendimizi coğaltacağımız hakiki sevgilerin peşinden koştursun..Teşekkürler bu güzel yazınız için..

19.12.2007 - sinem

Konular