ESKİ RAMAZANLAR DEYE TUTTURMUŞLAR

[color=blue]ESKİ RAMAZANLAR DEYE TUTTURMUŞLAR

REHA SÜMBÜL

Efendim, hani derler ya, “nerede eski Ramazanlar, hani nerdeee. Efendime söylüyüm Direklerarası eğlenceleri, kantolar, Şehzadebaşı'ndaki cambazlar?”, vesaire vesaire... Yani insan gerçekten hayıflanır bunu işitince: “ben neye şu bolluk, refah ve afiyet içinde yaşadığımız, onlarca yıl marşları şeettirdiğimiz zamanda doğmuşum da, o günlere yetişememişim” diye. Doğrudur; duydukça meddah, Karagöz tatavalarını, efendim bir de şantöz kantocu dalgalarını, epey âdem kaderine yanar.

Bendeniz bu hayıflanmayı hep garipserim. Evvela, yeni Ramazanlar'ın suyu çıkmadı bi kere. Eskilerin Ermeni kantocuları vardiyse bizim de öp-öz bu vatan evladı televizyon dilberlerimiz yok mu? Efendim neymiş; eski Ramazanlar'da iftardan sahura dek insanlar İstanbul'da Direklerarası denen semte hücum ederlermiş de, huşu içinde eğlenirlermiş. Yok, efendim, yok... Kıyas kabul etmez. Bakın bizim televizyonlarda bırakın her akşamı, her dakika eğlence var. Sadece asla kaçırmıyacağım Televole için endişem var. Onda da ümid ediyorum, en meşhur topçularımıza ve sanatkarlarımıza Ramazan münasebetiyle kanto söyletirler. Gazetelerimizin dinimize bu güzide ay daha da bi itina ile yaklaşmaları bakınız ne güzel bir örnek. Yeni Ramazan böyle işte: dost-düşman elbet bu ayda bir olur.

Sonra neymiş efendim eskiden konaklarda zenginler ay boyu fakir-fukaraya iftar verirlermiş. Bizde daha iyisi var efendim. Bugünlerde oruç bedava veriliyor. Parası olmayan adam naapsın, iftarı sahuru unutup neredeyse yirmidört saat Hak rızası için midesini boş tutuyor. İdmanlı bizim yeni nesiller. Öyle iftar falan aramazlar. Diş kirası deseniz fersah fersah kaçarlar, yeni bir vergi mi icad oldu deye. Haa, bakın yeni Ramazanlar'ın başka bir nimeti daha... Söyleyiniz bana bakıyım: Var mıydı eski Ramazanlar'da lüküs hotellerde büyük salonlarda, alafranga usulü düzülmüş masalarda efendice iftar bozmak? Yoktu tabii. Hatta eskiden iftar bozarken adama bi sürü kadın-erkeğin toplandığı koroları da dinletmezlerdi. Şimdi gel de şu moderin zamanların kadrini kıymetini anlama. Bunu bilmeyene zati sözüm yok.

Efendim, eski Ramazanlarda neymiş binbir türlü zerdesi, hoşafı, kuş sütü eksik olmayan sofralar kurulurmuş. Sanki mübarek millet yıl boyu durur da, bu oruç ayında gemi azıya alırlarmış gibi. Aynen bizim haftasonu eğlence programlarındaki yemek tıkıştırma yarışması gibi. Yok efendim, yook, onu geçiniz. Şimdi ne ayranı kaldı, ne hoşafı. Millet hoşaf oldukça hoşafı netsin garibim. Veriyor kolanın gözüne. Depozitosu var ya... Kimi şaşkınlar ise içkinin fetvasını soruyor. Hani iftardan sonra; nasıl olsa Allah'la sözümüz sona erdi, “gelsin câm-ı cem ıyş idelüm hemân” diyerekten vuruyor şişenin dibine. Sahura dek elbette.

Ramazan ramazanlığını bilir de, bizim millet neyin nesi olduğunu hala bilmez azizim. Batılı olsak oruçla ne işimiz var. Yok, adam gibi müslüman olsak şarapla şurupla ne alakası? Eskiden varmış da, şimdi yokmuş gibi. Veyahut eskiden yokmuş da şimdi varmış gibi. Hoş, aslına bakarsanız milletin pek eskiyle yeniyle uğraştığı da yok. Beni sıkan o televizyonlardaki cıvık muhabbetler. Bana bi bıkkınlık geldi yani, her saat varsa yoksa eski Ramazanlar, yok eski zamanlar, yok efendim eski kaşarlar, vs. Bence bu yanlış neşriyata artık bi nihayet vermek lazım. Eskide marifet olsaydı, bitpazarına nur yağardı ayol. Bakınız, yenide marifet olduğu için televizyonlara yağıyor nur, oraya buraya değil...



[/color]