Medya Ve Dil

[size=18px][color=darkred]Medya Ve Dil
Yusuf ALAN

Dili dokuyan en büyük tezgâhlardan biri medyadır. Bu tezgâhta o kadar hızlı ve o kadar çok dil elbisesi imal edilir ki, kısa bir süre içinde, farklı farklı dil modalarının ortalığı kapladığını hayretle görürsünüz.

“Görüşürüz”, “duş almak”, “çay almak”, “artı” (ayrıca anlamında) ve “herşey için teşekkür” gibi ifadeler bize artık hiç de yabancı gelmemektedir, özellikle İngilizce’nin tesiriyle dilimizde bariz bir değişim görülmektedir. Bu hızlı değişimin en önemli kaynaklarından biri de medyadır.

Şu günlerde yazılı, sözlü ve görüntülü basında yapılan tercümelerin dilimiz üzerinde muazzam bir tesiri vardır. Meselâ, ingilizce “war game” tabirinin tercümesi olan “savaş oyunu”, belki önceleri bir çeviri hatası olarak, “tatbikat” kelimesinin yerine kullanılıyordu. Fakat daha sonra bu çeviri, galat-ı meşhur haline geldi ve dilimize mal edildi. Ancak bu tür hatalara her zaman hoşgörüyle bakmak mümkün değildir. Sözgelimi, İngilizce’den Türkçe’ye çevrilen bir filmde bir adam, arkadaşına: “Kamerayı getir” diye sesleniyor. Arkadaşı elinde bir fotoğraf makinasıyla çıkageliyor. Bu, “camera” kelimesinin dilimizdeki karşılığının “kamera” değil “fotoğraf makinesi” olduğuna dikkat etmemekten kaynaklanan bir hata.

“Türkî Cumhuriyetler” tabirindeki “Türkî” kelimesi ise, Azerî dilbilimci Prof. Dr. Alâeddin Mehmedoğlu’nun da ifade ettiği gibi, şarkiyatçıların uydurdukları “Turkic” kelimesinin tercümesi ve Türkiye ile Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinin arasını, en azından zihinlerde açmak için kullanılan bir kelimedir. Zira Türk Cumhuriyetleri tabiri mevcutken, “Türkî” kelimesinin ortaya atılması, kasdî bir işgüzarlıktır.

Başka bir misal ise İngilizce bir cümle: “Don’t drink & drive.” Bu, sürücülerin alkollü içki içmelerini önlemek için kullanılan bir ihtar cümlesidir. Dilimize bu spot, “Ya Alkol, Ya Yol” şeklinde, güzel (!) bir tercümeyle aktarılmıştır! Her iki cümlenin de dolaylı yoldan alkole cevaz vermesi ise üzerinde düşünülmeye değer.

Aslında dil, dinamik bir sistem olduğu için, kendi içindeki yeni oluşumlara ve yabancı dillerle etkileşimlere her zaman açıktır. Önemli olan, onun bu dinamik yapısına yön vermek, dizginleri bırakmamak ve bir dil anarşisine meydan vermemektir. Bu da ancak, farklı sahalarda uzmanlaşmış insanlardan oluşan heyetlerin belirli yayınlarla medyaya, akademisyenlere ve diğer önemli gruplara yön vermesiyle gerçekleşir. Dili kullanmada tepeden inmeci uygulamalar verimli olmaz; ama mantıklı, kullanışlı kelime ve tabirleri işleyerek dili ıslah etmek de bir vazifedir. Zira sosyal değişimin temel sebeplerinden biri, yeni bir beyan sahasının ortaya çıkmasıdır. Beyan sahasına hâkim olamayan zihinlere de tesir edemez. Bu sahaya hâkim olmak için de yetişmiş insana ve ekonomik güce ihtiyaç vardır.

Medyanın dil oyunlarıyla zihinleri yönlendirdiği bir gerçektir. Meselâ, hükümet taraftan bir yayın organında, bir hükümet yetkilisi “beyanatta bulunur”, “söyler” veya “ifade eder”; fakat muhalefet yetkilileri “öne sürer” veya “iddia ederler.”

Batılı ve batıcı ajanslar, menfaatleri doğrultusunda diplomatik ifadelerle, bazen siyahı beyaz, beyazı da siyah gösterirler: Çoluk çocuğun gözünün yaşma bakmayan teröristler veya sefih bir hayat sürenler, “özgürlük savaşçısı”; milletin dertleriyle iki büklüm olup gözyaşı dökenler ise, “aşırı dinci” veya “fundamentalist” olur çıkar. Millete güzellikleri anlatanlarla beyaz zehir verenleri karıştırmak da ancak bu mantıkla açıklanabilir. Bu ajanslar, bazen de ortalığı tozpembe gösterme taktiğini uygularlar. İnananların iflahını kesmeyi ümit ederek (!) yola çıkanların faaliyetleri, “Umut Operasyonu” olur.

Çoğu kitle iletişim araçlarının gözlerimizin içine baka baka gerçekleri saptırmasına alıştık artık. Bir konu hakkında 50 kişiyle röportaj yapıp, bunlardan işlerine gelen 20 tanesini arka arkaya sıralayarak, aralarına da en seviyesizinden birkaç tane muhalif fikri serpiştirmeleri, muhatapların zekâ seviyeleriyle alay etmekten başka bir şey değildir. Zaten çoğu zaman, “sokaktaki adam” gibi tabirlerle zımnen aşağılanan halkımız, nezakete riayet ederek gerekli tepkileri göstermedikçe, medyanın bu tavrı devam edecektir.
[/color][/size]

Konular