Şafii ilmihali

Namaz Vakitleri


Farz namazlar beştir.

1- Öglen Namazı: Bu namazın ilk vakti, güneşin zevale girmesiyle başlar; son vakti, zeval gölgesinden başka herşeyin gölgesinin uzunluğu kendi misli oluncaya kadardır.

2- İkindi Namazı: Bu namazın ilk vakti, herşeyin gölgesi kendi mislini geçtikten sonra başlar. Son vakti ise makul olan görüşe göre, her­şeyin gölgesi kendi gölgesinin iki misline yetişinceye kadardır. Güneşin batmasına kadar da kılınmasına caizdir.

3- Akşam Namazı: Bunun vakti (dar olduğu için, şöyle bir zaman ölçüsü tanınmıştır:) Güneş battıktan sonra normal bir Ezan-ı şerif oku­nup, abdest alınıp avret yerleri örtülüp 5 rekâtlık bir namaz kılınacak ka­dar bir zamandır. [1]

4- Yatsı Namazı: Bunun ilk vakti ufuktaki kırmızı şafağın kaybol­masından başlar, son vakti gecenin üçte biri geçinceye kadardır. İkinci fecrin (fecri sadığın) doğuşuna kadar da kılınması caiz görülmüştür.

5- Sabah Namazı: Bu namazın da ilk vakti, ikinci fecrin ( fecri sa­dığın) çıkmasından başlar.Sabah namazının son vakti ise makul görüşe göre ortalık açılıncaya kadar devam eder. Güneş doğana kadar kılınması­na da cevaz verilmiştir.



Delillerle Namaz Vakitleri


Bir günde kılınan beş vakit namazın vakitleri için delil olarak Ebu Mu­sa (r.a) Resulullah (s.a.v.)'den şöyle nakleder:

"Resulullah'a bir kimse geldi ve kendisinden namaz vakitlerini soru­yordu. Resulullah (s.a.v.) ona hiçbir cevap vermedi. Müteakiben fecr yarıldığı zaman sabah namazını ikame etti. Halbuki insanlar birbirini halen tanıyamıyordu. Sonra güneş ortadan meylettiği zaman müezzine emretti ve öğlen namazını kıldı. Cemaatin içinde en iyi bilen durumunda olan bir sözcü, gündüz yarı olmuştur der, idi. Sonra güneş yüksek iken emredip ikindiyi ikame etti. Sonra güneş battığı zaman emredip akşamı ikame etti. Sonra şafak kaybolduğu zaman emredip yatsıyı ikame etti. Sonra ertesi gün sabah namazını o kadar geri bıraktı ki bu namazdan çıkan herhangi biri güneş muhakkak doğmuştur yahut hemenhemen doğdu der idi. Sonra öğlen namazını dünkü ikindi vaktine yaklaşan bir vakte kadar geciktirdi.

Sonra ikindiyi o kadar geri bıraktı ki namazdan çıkan herhangi bir kimse güneş kıpkırmızı oldu der idi. Sonra şafağın kaybolacağı zamana yakın oluncaya kadar akşam namazını geri bıraktı. Sonra yatsı namazını gece­nin ilk üçte biri oluncaya kadar geri bıraktı. Sonra sabah olunca soruyu soranı çağırdı ve O'na:

"Namazın vakti şu iki vakit arasıdır." buyurdu. [2]

Bu hadisi şeriften beş vakit olan farz namazların ilk ve son vakitleri açıkça anlaşılmaktadır.

Hadisin ilk paragrafı namazların ilk vakitlerini, son paraprafı ise na­mazların son vakitlerini bildirmektedir.Bu hadisin açık hükmünden anla­şılıyor ki bir namazın kılınma vakti ilk vaktinden son vaktine kadar de­vam eder. Yani namazı vaktinin ilkinde, ortasında ve sonunda kılmak ca­izdir. Ama şu kadar ki efdal olan vakit ilk vakittir. Diğer vakitler cevaz ve meşruiyet vakitleridir. Beş vakit farz namazdan herhangi birini bile bi­le tehir etmenin ve hele hele son vakite geciktirmenin uygun olunmayaca­ğı da bilinmelidir.

Namaz vakitleri için artık başka delil ileri sürmeye ihityaç duymuyo­ruz. Peygamber (s.a.v.), soruyu soran adama ilkin cevap vermeyerek, da­ha sonra hem beliğ hem de tesirli olsun diye fiil ve sözleriyle tarif ederek namaz vakitlerinin anlaşılmasını en müessir halde belirtmiş oldu.



Namaz Vakitleri İçin Gerekli Bilgiler


Bir namaz, vaktinin içinde geciktirilerek ve geciktirilmeyerek kılınışı­na göre beş dereceye ayrılır.

a) Efdal olan vakit:

Bu vakit, namazların ilk giriş vaktinden 3 çeyrek saat geçinceye kadar olan vakittir. [3] Akşam namazını bundan istisna etmek gerekir. Çünkü zamanı çok dardır.

b) Namaz kılan kişinin ihtiyarına bırakılmış olan vakit.

Her vaktin evvelinden başlayıp mesela;Sabah namazında ortalık ay-dınlamncaya kadar,

Öğlen namazında Öğlen namazını kılabilecek bir vakit kalıncaya ka­dar,

İkindi de her şeyin gölgesi iki misline varıncaya kadar,

Akşam namazında efdal olan vaktin sonuna kadar.

Yatsı namazında gecenin üçte biri geçinceye kadar olan vakitlerdir.

Bu vakitteki namaz, kendisinden sonraki vakitten daha fazla sevaplı, evvelki vakitten ise daha az sevaplıdır. Yani ne kadar erken.kilınsa sevabı o kadar fazladır.

c) Kerahetsiz caiz olan vakit:

Namazların ilk vaktinden başlayıp, sabahleyin kızarıklığa, öğleyin öğ­len namazını kılabilecek bir vakte, ikindide güneşin sararmasına, akşam­leyin efdal olan vakte, yatsıda fecr-i kâzibe kadar olan vakittir.

d) Kerahetle caiz olan vakit.

Sabah namazı için kızarıklıktan, öğlen için namaz kılabilecek vakit ka­dar, ikindi namazı için güneşin sararmasından, akşam namazında efdal olan vaktin bitmesinden, yatsıda fecr-i kâzipten itibaren namaz kılabile­cek zamanda vakit kalıncaya kadar geçen zamandır.

e) Haram olup geciktirmeden dolayı günah sayılan vakit.

Geciktirmeyle haram olan vakit te namazı sığıdıramayacak kadar dar olan vakittir.

Şafii ilmihali yorumları

  • Image Description
    erdem222
    03.06.2008

    SEVGİLİ KARDEŞİM BEYZA.NUR,

    Ben ilk basit dini eğitimimi rahmetli hacı babam ve hacı annemden aldım.
    Başka alanda ağır bir eğitim gördüğüm için dini bilgileri nasıl alabilirim?
    Gayet tabiiki Kur'an ve tefsirlerinden.Ancak mezhepler hakkında çok genel bilgiler dışında bilgi sahibi olmam mümkün olmadı.

    Ancak islamiyetin bu günkü genel durumu kişinin anlayabilmesini çok
    güçleştiriyor. Hangi mezhep ?

    Afganistandaki burkalı taliban mı?
    İrandaki molla rejimi şiilik mi?
    Arabistandaki vahhabilik mi?
    Türkiyedeki sünnilik mi?
    Türkiyedeki alevilik mi?

    Hangisi müslümanlık?

    Başörtü konusunda Kur'an emridir deniyor. Sebebi kadınlar sokakta
    tesettürlü olsunlar erkekleri tahrik etmesinler. Taciz edilmesinler.

    Ben erkek olarak bir kadının saçından hiçbir erkeğin tahrik olmayacağını biliyorum. Eğer bir erkek kadın saçından tahrik oluyorum diyorsa o
    mutlaka psikiyatrik olarak normal değildir.

    Ancak her erkek kadınların dudağından tahrik olur.
    O zaman dinen zorunlu olan kıyefet BURKA olmalıdır. Dudakların görünmesi saçların görünmesinden daha mahzurludur.

    Aleviler camiye gitmez. Cem evinde müzikli danslı ayin yaparlar.
    Onlar müslüman değil mi? Onların müslümanlık anlayışının başkalarından farklı olması normal mi,değil mi?

    Bu durumda benim yapabileceğim tek şey AZİZ KUR'ANA sarılmak.

    Kur'an dışında getirilen hükümlere sorgulayıcı yaklaşmak.

    ALLAHA EMANET OLUN

  • Image Description
    beyaz.nur
    03.06.2008

    erdem222 kardeş kimsenin sizinle alay ettiği yok zaten buna hakkımızda yok. Allah katında hangimiz daha hayırlı bunu yalnız Rabbimiz bilir. yazılarınıza bakarak karar veremeyiz. belki de birşeyleri öğrenmeye çalışıyorsunuzdur. bu sitedeki herkes dindar insanlar. sizin söylediğiniz bazı sözler ise bize göre dinimize aykırı ve dünyede en değerli varlığımız olan dinimize karşı söylenen bu sözlere haliyle katlanamıyoruz

  • Image Description
    turab
    03.06.2008

    [quote="erdem222"]BEN DİNİ EĞİTİM ALMADIM. BENİM EĞİTİMİM MATEMATİK VE FİZİK
    TEMELİNE DAYANIYOR. BU SİTEYE DE DİNİ KONULARDA BİRŞEYLER ÖĞRENEBİLİRMİYİM DİYE GİRDİM. ANCAK GÖRÜYORUM Kİ BEN BİLMEDİĞİM BİR KONUYU BİLMEDİĞİMİ SÖYLEDİĞİM DE KİŞİLER ALAY EDİYOR.

    ACABA BENDE EĞİTİM ALDIĞIM YÜKSEK MATEMATİK KONUSUNDA SİZE BİR FORMUL YAZIP NEDİR DEDİĞİM DE BİLMİYORUM CEVABINIZA
    KEH KEH GÜLMEM Mİ LAZIM. ALLAH İYİLİĞİNİZİ VERSİN.

    TEŞEKKÜRLER.[/quote]

    esselamun aleyküm kardeşim,
    burda ve hatta pek tabi hiçbir yerde kimse kimseyle alay etme hakkına sahip değildir.bu en azından bizim dinimiz için geçerlidir.
    canım kardeşim,arkadaşların bu şekilde düşünmelerine bir bakımada sizin kinayeli,öğrenmek maksatlı olmaktan çok başka menfi maksatlı yazmış olduğunuz yazılar,ve sorduğunuz sorulardır.
    ben de üniversite mezunuyum merak etmeyin.ama bir insanın öğrenmek maksatlı sorup sormadığını anlamak için illa üniversite mezunu olması gerekmiyor.bu her halükarda anlaşılıyor.işte,siz de bu tür eleştirilere maruz kalmak istemiyorsanız,niyetlerinizi kontrol edin.niyetinizin halis olması,inanın bütün kapıları açacaktır.
    selametle

  • Image Description
    erdem222
    03.06.2008

    BEN DİNİ EĞİTİM ALMADIM. BENİM EĞİTİMİM MATEMATİK VE FİZİK
    TEMELİNE DAYANIYOR. BU SİTEYE DE DİNİ KONULARDA BİRŞEYLER ÖĞRENEBİLİRMİYİM DİYE GİRDİM. ANCAK GÖRÜYORUM Kİ BEN BİLMEDİĞİM BİR KONUYU BİLMEDİĞİMİ SÖYLEDİĞİM DE KİŞİLER ALAY EDİYOR.

    ACABA BENDE EĞİTİM ALDIĞIM YÜKSEK MATEMATİK KONUSUNDA SİZE BİR FORMUL YAZIP NEDİR DEDİĞİM DE BİLMİYORUM CEVABINIZA
    KEH KEH GÜLMEM Mİ LAZIM. ALLAH İYİLİĞİNİZİ VERSİN.

    TEŞEKKÜRLER.

  • Image Description
    beyaz.nur
    03.06.2008

    sana katılıyorum talip kardeş :) :(

  • Image Description
    talib
    03.06.2008

    tesekkürler kardesim erdem kardesim cizgiyi dogrutmus dümdüz gidiyor siz ne söyleseniz viz.

  • Image Description
    beyaz.nur
    02.06.2008

    erdem222 kardeşim sana meshepler konusunda biraz bilgi sahibi olman için aşağıdaki yazıyı okumanı tavsiye edrim. bildiğime göre meshepler dinde büyük bi öneme sahip bu konularda konuşurken biraz dikkat edin.

    [color=red]Ehli- Sünnet mezheplerinin doğuşu[/color]

    Hz. Peygamber'in yolundan gidenler ve o yoldan hiç sapmayanlar anlamına gelen Ehl-i Sünnet'de, fıkhi ve itikadi olmak üzere iki farklı mezhep doğdu. "Dinde mezhep, herhangi bir İslam aliminin dini izah ve görüşlerinin toplamıdır" diyen Prof. Dr. Süleyman Ateş "Yeni İslam İlmihali"nde fıkhi mezheplerin doğuşunu şöyle anlatıyor:

    "Hz. Peygamber'in vefatından sonra arkadaşları (sahabeler) savaşlar ve başka nedenlerle çeşitli İslam ülkelerine gittiler ve bu ülkelerde farklı örf ve adetlere sahip halklarla karşılaştılar. Bu şehirlerde hem hakim, hem vali hem de öğretmen konumundaydılar. Birbirlerinden çok farklı törelere sahip insanlar içinde yaşamalarının yanısıra bilgi, zeka ve kavrayış bakımından da aralarında fark olduğu için karşılaştıkları yeni meseleler karşısındaki yorumları da doğal olarak farklılık gösteriyordu. İşte, bunların çevresinde toplanan öğrencileri daha sonra içtihat yapmaya (Kuran ve hadislere anlam vermeye), kapalı olan meseleleri çözmeye çalıştılar. Böylece fıkhi mezhepler doğmaya başladı."

    Prof. Dr. Süleyman Ateş, bugün mezhep kurucuları diye bilinen alimlerin mezhep kurmak için ortaya çıkmadıklarını sadece anlaşılamayan ya da kendilerine sorulan meseleleri izah etmeye çalıştıklarını belirtiyor. Çünkü Prof. Dr. Ateş'e göre, müslüman olan her kişinin, dini konuları doğrudan Kuran ve Sünnet'ten öğrenmesi mümkün değil. Bunu ancak bilginler yapabilir. İşte halk da bu nedenle onların görüşlerini benimsedi. Bir alimin açıklamaları geniş halk kitleleri tarafından benimsenince de kendiliğinden o alimin adına bağlanan bir fıkıh mezhebi ortaya çıktı. Bugün Sünni müslümanlar arasında sadece Hanefi, Maliki, Şafii ve Hanbeli olmak üzere dört mezhep kalmıştır. Bir de Şii müslümanların tabi olduğu Caferi mezhebi vardır.

  • Image Description
    erdem222
    02.06.2008

    Sayın kardeşim ben mezheplerden fazla anlamıyorum.
    Bu nedenle sorunuza cevap veremiyorum. Ancak Hz. MUHAMMET
    mezhebindenim diyebilirim.

    Ayrıca Hıristiyanlığın mezheplere ayrılmasının nedeni Hz. İncilin
    vahyedildiği anda değil yüzyıllarca sonra yazılması, bu nedenle İncilin aslının kaybolması, sonra çeşitli kiliselerdeki din adamlarının çeşitli
    inciller yazılmasıdır. Bu gün yer yüzünde 40 tan fazla değişik incil vardır.

    Ancak Aziz Kur'an vasıl olduğunda yazılabilmesi nedeniyle aslı kaybolmamış ve yer yüzünde asıl ve tek Kur'an dan çeşitli mezheplerin ve yüzlerce tarikatların nasıl çıktığını da anlayamıyorum.

    Selam

  • Image Description
    beyaz.nur
    02.06.2008

    ben çok düşündüğünüz gibi alim biri değilim. lisede okuyorum ama bu yazılanları gayet net bi şekilde anlayabiliyorum. bence biraz çaba harcayan bütün herkes anlayabilir. şafii ler hakkında türkiyede fazla bilgi olmadığı için bunları yazmaya ihtiyaç duydum. sizin söylediğiniz konuda bir bilgim yok ama araştırma yapabilirim inşaallah. sizin meshebiniz şafii lik mi hanefilik mi

  • Image Description
    erdem222
    02.06.2008

    Sevgili Kardeşim Beyaz.nur,

    Ben dini eğitim almadım. Benim gibi eğitimini dini alanda yapmamış
    ve eğitimi az olan kimselerin bu yazdıklarınızı anlaması ve öğrenmesi mümkün değil. Yazdıklarınızın sıradan kimselere bir faydası olduğunu da zannetmiyorum.

    Ancak çok iyi dini eğitim almış kimseler bunları birbirlerine öğretebilirler.
    İyi dini eğitim alanlara da ne faydası olduğunu bilmiyorum.

    Sizin iyi bir dini eğitim aldığınızı görüyorum.

    Mesela Faizin dinimizde net olarak haram olmasına karşın belki siz de dahil tüm islamı çok iyi bilenler ceplerinde faizin belgesi olan banka kartlarıyla geziyorlar.

    Bu konuda bir araştırma yapsanızda bize yol gösterseniz.
    Not: Benim de banka kartım var.

    Selam ve sevgiler
    erdem222

  • Image Description
    beyaz.nur
    02.06.2008

    Namaz Kılınması Mekruh Olan Vakitler


    Beş vakit var ki bu vakitlerde hiç bir namaz kılınmaz. Ancak kendileri için sebep olan namazlar bu vakitlerden istisna edilmiştir.

    1- Sabah namazından sonra güneş doğuncaya kadar.

    2- Güneş doğduktan sonra bir mızrak boyu yükselene kadar.

    3- Güneş tam tepedeyken (batıya) meyledilinceye kadar.

    4- İkindi namazından sonra güneş batıncaya kadar.

    5- Güneş batmak üzere olup tam batarken.

  • Image Description
    beyaz.nur
    02.06.2008

    Şükür Secdesi


    Bir nimetin gelmesinden, bir belanın defolmasından veya bela ve ka­zalara uğramış bir düşkünü görmesinden veyahut açıkça isyan eden bir asiyi görmesinden dolayı şükür secdesi etmek sünnettir.

    Ebubekir (r.a.) şöyle demiştir: "Peygamber (s.a.v.) kendisine sevinç verici bir haber veya bir müjde gelince Allah'a şükretmek üzere secdeye kapanırdı" [1]

  • Image Description
    beyaz.nur
    02.06.2008

    Tilavet Secdesi


    Kur'an-ı Kerim'i okuyan, dinleyen ve işiten kimse için 14 Ayet-i Keri­me'nin okunuşu anında tilavet secdesi yapılması sünnet-i müekkededir.

    İbn-i Ömer'den şöyle rivayet edilmiştir: "Resulallah (s.a.v.) Kur'an-ı Kerim'i okurdu. Biz de onunla birlikte secdeye giderdik. Öyle ki bazıları­mız alnı için secde yerini bulamazdılar." [1]

    Sarhoş, cünüp, hayız ve nifas halinde bulunan birinin, bu 14 Ayet-i Kerime okunduğu için tilavet secdesi yapması sünnet değildir.

    Sayıları 14 olan secde ayetleri şunlardır: İki tanesi Hac Suresi'nde Mup, bu iki taneden ikincisi Hanefilerce Secde-i Tilavet ayeti kabul edil­mediği için Kuran-ı Kerimler'de işaret edilmemiştir. Bu Ayet-i Kerime Hac Suresi'nin 77.nci Ayet-i kerimesi olup, Şafiilerin özellikle buna dik­kat edip bu ayet okunduğu zaman tilavet secdesini yapmaları gerekir.

    Diğer on iki Ayet-i Kerime şu surelerde olup, genelde secde işaretle­riyle gösterilmiştir: "A'raf, Ra'd, Nahl, İsra. Meryem, Furkan, Nemi, Sec­de, Fussilet, Necm, İnşikak ve İkra' s ürelerinde d ir.

    Sa'd suresinde işaret edilen ayet, tilavet secdesi olmayıp, şükür secde-sidir. Namaz haricindeyken bu tilavet ayetlerinden biri okunduğu zaman secde etmek gerekir. Namazda iken başka biri tarafından bu Ayet-i keri­melerden biri tilavet edildiği zaman, secde etmek caiz değildir.

    Tilavet secdesinin yapılmasının zamanı, secde ayeti okunduktan son­radır. Uzun bir fasıla geçerse artık secde yapılmaz. Secde ayeti tekrarlan­dıkça, tekrarlandığı kadar secde yapılır. Namaz dışında secde ayeti okun­duğu zaman niyet getirip ellerini kaldırarak, iftitah tekbiri alınır, bir secde yapılır, sonra oturup selam verilir.

    Tilavet secdesinin rükünleri şunlardır:

    a) Niyet getirmek, b) Tekbir almak, c) Selam vermek .

    Şartlan ise, Necasetten taharet, Setr-i avret, İstikbal-i kıble gibi nama­zın şartlandır.

  • Image Description
    beyaz.nur
    02.06.2008

    Namazda Terkedilen Fiiller


    -Terkedilen farz (rükün) ise bunun için sadece sehiv secdesi yeterli de­ğildir. Terkedilen farz için zaman yakınsa hemen onu yerine getirir.

    Bunun delili şu hadistir. Ebu Hureyre (r.a.) şöyle anlatıyor:'Allah Re­sulü bize öğle veya ikindi namazını kılarken iki rekatta selam verdi. Zul-yedeyn isminde bir sahabe: Ey Allah'ın Resulü, namaz mı kısaldı yoksa sen mi unuttun? diye Allah Resulü sahabelere: "Zülyedeyn'in dediği doğ­ru mu?" diye sordu. Sahabeler. Evet, deyince Hz. Peygamber kalktı iki re­kat daha kıldı. Sonunda da (yanıldığı için) iki secde yaptı'. [1]

    - Terkedilen sünnet ise ve o sünnetin akabindeki rükune girilmemişse geri dönerek o sünnet yerine getirilir. Abdullah b.Ruhayne şöyle anlatı­yor: "Hz. peygamber bir namazda bize iki rekat kıldırdı. Sonra birinci te-şehhüd için oturmadan kalktı. Namazın sonunda biz onun selam vermesi­ni beklerken O, yanılmasından dolayı iki secde yaptı ve selam verdi. [2]

    Başka bir hadisi şerifte Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "içinizden biri ikinci rekatta oturmadan kalkar tam ayağa kalkmadan oturmadığını hatırlarsa hemen otursun, fakat tam ayağa kalkmışsa otur­masın, daha sonra yanıldığı için iki secde yapsın."

    Birinci hadiste sünnetin unutularak terki, ikinci hadiste de rüküne gir­meden hatırlandığında dönüş rüküne girilmişse namazın sonunda sehiv secdesi yapılması gerektiği bilinmektedir.

    - Terkedilen hey'et ise onun için sehiv secdesi gerekmez çünkü heyet­ler müekked sünnet değildir. Bu nedenle sehiv secdesi gerekmez.

    - Namazın rekatlarında şüpheye düşen kişi de kanaatına göre amel eder. Kanaat ise en azını nazar-ı itibare alır. Mesela 3. rekat mıdır 4. rekat mıdır kılıyorum şeklinde şüpheye düşerse, 3. rekat diye kanaat edip bir rekat fazla kılar ve sonunda sehiv secdesi yaparak selam verir.

    Bunun delili şu hadisi şeriftir.

    Ebu Said el Hudri (r.a) şöyle rivayet eder. Hz. Peygamber (s.a.v.) şöy­le buyurmuştur: "Biriniz namazında şüphe edip te üç rekat mı yoksa dört rekat mı kıldığını bilemezse şüpheyi atsın ve namazı yakinen bildiği aded üzere kılsın. Sonra selam vermeden iki secde yapsın. Eğer beş rekat kıl­mış ise bu iki secde onun namazını çifleştirerek altı rekat yapar. Eğer dör­dü tamamlayıcı olarak kıldı ise bu iki secde şeytanın burnunu yere sürt­mek için olur."

    Sehiv secdesi bir vacibin terkinden dolayı meşru kılındığı için sünnet­tir.

    Sehiv secdesinde, terkedilen şey rükünden sonra zaman yakın ise baş­ka bir rükne geçilmemişse hemen geri dönülüp kaçırılan o rükün yerine getirilmelidir. Daha sonra sehiv secdesi yapılır. Ama araya zaman girmiş, yani başka bir rükne girilmişse, artık ordan geri dönülmez, namaza de­vam edilir. En sonda bir rek'at fazla kılar ve daha sonra sehiv secdesi ya­par.

    Sehiv secdesi namazda genellikle yanılma sonucunda, bazan da bile bile vuku bulan noksanlığı onarmak için meşru kılınmıştır. Bu secde imam ve tek başına namaz kılan hakkında sünnet-i müekkededir, yani çok önemli sünnetlerdendir. İmam bu secdeyi ettiği zaman kendisine uyanlara ise farz ve zorunludur.

    Sehiv secdesi namazın sonunda selam vermeden önce yapılan iki sec­de olup, namazın diğer secdeleri gibidir. Bu secdeler edileceği zaman kal­ben niyet getirilerek "Allahu Ekber" diye tekbir alınıp secdeye varılır, di­ğer secdelerde olduğu gibi ma'lum teşbih üç defa okunur ve,

    "Sübhanellezi lâ yenâmu we lâ yeshıı" teşbihi okunur. Sonra oturulur ve iki secde arasındaki dua okunup ikinci secdeye varılır. Sonra tekrar oturulup selam verilir. İmam veya tek başına namaz kılan kimse sehiv secdesine kalben niyet eder. Fakat dille niyet etmez. Şayet dille niyet eder veya kalben niyet etmeden secde eder ise namazı bozulur. İmama uyan kimse ise imamı secde ettiği için ona uymak zorundadır. Bu itibarla onun kalben niyet etmesine gerek yoktur.

    Sehiv secdesi etmek durumunda olup ta bunu terkedip bile bile selam veren kimse artık kaçırmış olur, dönüş yapamaz. Keza unutarak selam verir ve aradan iki rek'at namaz kılınabilecek süre geçtikten sonra hatır­larsa artık kaçırmış olur. Fakat unutarak selam verir de bu kadar zaman geçmeden hatırlarsa kaçırmış sayılmaz. Yani hemen sehiv secdesi edip tekrar sağa sola selam vermesi sünnettir.

  • Image Description
    beyaz.nur
    02.06.2008

    Sehiv Secdesi


    Namazda terk edilen (unutulan) fiiller üç şey olup bunlar; farz, sünnet veyahey'atlir

    Terkedilen farz (rükün) işe; sehiv secdesi yalnız yeterli değildir. Ter-kettiği o farz için zaman yakın ise, hemen yerine getirmek gerekir.

    Terke dilen sünnet ise ve o sünnetten sonraki rükne girilmemişse o sün­net yerine getirilir. Rükne girilmişse artjk geri dönülmez. Namaza devam edilir. Daha sonra yanılmış olduğu için sehiv secdesi yapar.

    Terkedilen hey'at ise; O'nun için herhangi bir şey yapılmaz ve sehiv secdesi de gerekmez.

    Namazın rekatlarında şüpheye düşen bir kişi, kanaatin en azını nazar-ı itibare alarak namazını kılar.

    Sehiv secdesi sünnettir, zamanı ise selamdan Öncedir