SANDIĞIM GİBİ DEĞİLSE BENİ KİM KURTARACAK

Aykut Akça

İnsan olarak hep iyiyi, güzeli hayaller ve tasarlarız. Kendimize hep güzellikleri hep en iyiyi isteriz. Ya da zaten kendimizi çok iyi bir konumda sanırız ve farkında bile olmadan bazen bu sanımızın mutlak bir gerçek olduğuna inanabiliriz. Hadi bu sefer farklı bir şey yapalım. Peşin kabullerimizi bir tarafa bırakıp bir de meseleleri farklı boyutları ile ele alalım. Zannede geldiklerimizle degil de olanı olduğu gibi gerçekteki haliyle görmeye çalışalım.

Aklımıza ilk gelen konularda işin aslı bizim sandığımız gibi değil de başka türlü olduğunu varsayalım. Bakalım ne kadar dayanabileceğiz. Mesela çok güvendiğimiz arabamız aslında o kadar da iyi bir araba değilse veya çok sevdiğimiz bir insanın bizi hiç de sevmediğini, aksine bize düşman olduğunu düşünelim -Ya da yıllarca yanlarında büyüdüğümüz insanlar bizim gerçek anne-babamız değilse. Ve en son olarak ya biz öyle sandığımız halde öyle olmamalı en kötü sonuç olan şey'...Ya ALLAH'ın Müslüman saydıkları içinde biz yok isek eyvahhhh ki eyvah. Şimdi ne olacak. Arabamız, arkadaşımız ve zor da olsa ailemiz hakkındaki yanılgılarımızn sonuçlarına katlanabiliriz ama ya son verdiğimiz örnek ne olacak. Düşünmesi bile korkunç değil mi?

Çoğumuzun dinle bağı, içinde doğup büyüdüğü halkın bu dine bağlı hissede durur halde bulması ile değil midir? Kaç tanemiz araştırmalarımız neticesinde mutlak kurtarıcının bu din olduğu sonucuna vararak, bilerek ve isteyerek, tercih ederek bir aidiyet bağı kurmuştur, bir dine girmek, o dinden olmak, daha ileri gidersek, o dinin dindarı olmak bu kadar kolay olabilir mi? Kazara içine doğduğumuz toplum Budist veya Yahudi olsaydı yine biz de hemen aynı yöntemle o dinlerin içinde mi bulacaktık kendimizi. Yoksa akıl-baliğ olunca hayatımızın her alanına kendimiz anlam vermek isteyeceğimiz gibi dini boyutuna da kendimiz mi yol çizecektik? Belki diğer dinlerle mukayese edip içine doğduğumuz toplumun-ana-babamızın dinini terk etmek durumunda mı kalacaktık? Küçük bir inceleme sonucunda (istisnaların kaideyi bozmayacağını gözardı etmeden) görülebileceği gibi her düşünce yapısının/dinin, gerçek bağlıları/müminleri onu gerçekten tercih ederek sahiplenenler olduğu ortaya çıkacaktır. Atalarımızdan devr alıp ve sonraki nesillere devr etme şekli ile süregelen bu mensubiyet takdir edileceği gibi eksilerek, aşınarak, eklemeler ve de yozlaştırmalarla sürüp gidiyor- Mensubiyetimizin ne kadar sıhhatli olduğu ortada.

Hadi şimdi zihinsel bir sıfırlama yapalım. Farzedelim ki bu dinle ilk defa muhatab oluyoruz. İlk olarak Dinin Sahibi (Yüce ALLAH) hakkında, ardından, dinin rehberi (Hz.Muhammed) hakkındaki bilgilerimizi, dinin ilk kaynağı olan Kur'an vs. hakkındaki bilgilerimizi kontrol edelim. Sahip olduğumuz bilgilerin ne kadarı doğru. Ne kadarı kulaktan dolma denince aklımıza gelen şeyler bizi kurtarmaya yetecek mi? Bizim dinden sandığımız şeyler ya dinden değilse. Bu konuya ışık tutması açısından Yüce Kur'an'dan bir iki ayet hatırlayalım: "Kitabı bilmezler; (bildikleri) bir sürü asılsız şeylerden başkası delildir ve yalnızca zannederler.

(2/78) "Onlar yalnızca zanna uymaktadırlar. Oysa gerçekte zan, haktan yana hiçbir yarar sağlamaz." (53/2S) Allah bizden zann değil, bilmemizi-akletmemizi istiyor (Bu sebeple bir çok ayette akletmez misiniz uyarısı ile hitab ediyor.)Tüm zanlarımızdan sıyrılıp gerçek bilgilerle dine sarılalım. Henüz vakit varken korkmadan gerçeklerin üzerine gidelim.

Bildiklerimizin yanlış çıkması ihtimalinden korkmaktan, daha korkunç olan Cehenneme girme ihtimalidir. Her konuda olduğu gibi dinde de onu doğru ve katıksız arı-duru öğrenmek ve en güzel bir şekilde yaşamak için emek lazım. Allah, dinini en güzel bir şekilde yaşamak için gayret edenlerin emeğini boşa çıkartmasın.

Konular