"evet , aynen öyle"

[color=green]Kulun isteği olmaz!..

Kûfe evliyâsından Rebî bin Heysem hazretleri, bir ahbâbı ile sohbet ederken;
- Kulun dileği ve isteği, sâdece Sâhibinin dileği ve isteği olmalıdır, buyurdu. Böyle olmazsa, kulluk bağını koparmış olur.
Adam anlayamadı.
- Nasıl yâni efendim?
- Yâni hep kendi isteklerinin peşinde giden kul, kendine kuldur.
- Kendine mi kuldur?
- Evet. O, kendi nefsinin kölesidir. Hep nefsinin isteklerini yapmaktadır.
- Doğrusu nasıldır hocam?
- Doğrusu, Allahü teâlâya kul olmasıdır ki, bu nîmet ancak Evliyâ olanlara nasib olur.
- Ama hocam, evliyânın da bâzı istekleri oluyor. Onlar da çeşitli şeyler istiyorlar.
- Ne meselâ?
- Meselâ Peygamber Efendimiz serin ve tatlı şerbetleri severmiş. Bu nasıl oluyor?
- Birçok istek, tabîat kanunlarından ileri gelir kardeşim.
- Öyle mii?
- Evet. İnsan hayatta oldukça, bu isteklerden kurtulamaz.
Ve misâl verdi:
- Meselâ sıcak olunca, beden serinlemek ister. Soğukta da, ısınmak arzu eder, öyle değil mi?
- Evet efendim.
- İşte bedenin bu istekleri günah olmaz ve kulluğa ters düşmez. Çünkü bunlar, nefsin istekleri değildir.
- Nefis ne ister ki hocam?
- Nefis, yalnız günah ve haram şeyleri ister. Bunlar, onun gıdasıdır.

Îmanın temeli
Bir gün de bâzı sevdikleri;
- Efendim, îmanın temeli nedir? diye sordular bu zâta.
- “Hubb-i fillah” ve “buğd-i fillah”tır, buyurdu.
- Nasıl yâni? dediler.
- Yâni Müslümanları sevmek, Müslümanlara düşmanlık edenleri sevmemektir. Bu, îmanın şartıdır zâten.
Anlayamadılar.
- Nasıl yâni efendim?
- Yâni Müslüman olmak için sırf “Âmentü”yü okumak yetişmez.
Şaşırdılar.
- Başka ne lâzım ki hocam?
- Hubb-i fillah ve buğd-i fillah da lâzım.- Bu olmazsa, îman olmaz mı yâni?
- Evet, aynen öyle.

abdüllatif uyan[/color]