EMRE İTAAT ÖRNEĞİ VE BİR MÛCİZE
[color=indigo][b]Ashâb- kirâmdan Avf bin Amr (r.a.) anlatıyor:
“Ben Selmân-ı Fârisî, Huzeyfe bin Yeman, Nûman bin Mukarrin ve Ensar’dan altı kişi, bize ayrılmış olan kırk arşınlık yeri kazıyorduk. Zübab dibinden kazarak nemli tabakaya kadar inmiıtik ki; Allah Teâlâ, hendeğin karnından karşımıza ak ve parlak bir kaya çıkardı. Onunla uğraşırken balyoz, kazma-kürek ve külünk gibi demir âlet ve edevâtımız kırıldı. Âciz kaldık. Bunun üzerine Selman’a,
— Ey Selman, Resûlüllah (s.a.v.)’a git de, şu kayadan dolayı çektiğimizi haber ver, dedik.
Resûlüllah Efendimiz, o sırada kıldan dokunmuş bir Türk çadırının içinde dinleniyordu. Selmân (r.a.),
— Yâ Resûlellah, analarımız-babalarımız sana fedâ olsun! Hendeğin karnından karşımıza ak bir kaya çıktı. Onunla uğraşırken, bütün demir âlet ve edevâtımız kırıldı, âciz kaldık. Çizmiş olduğunuz çizgiden sapılacak yer yakın olduğuna göre, o kayanın yanından biraz sapıverelim mi, yoksa, bu hususta bize vereceğiniz bir emir var mı? Biz, sizin çizdiğiniz çizgiyi aşmak istemiyoruz, dedi.
Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz,
— Ver bana balyozunu, ey Selmân! buyurdu.” (Tabakâtu İbn-i sa‘d, 4/83)
Selmân-ı Fârisî (r.a.) der ki: “Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz, kayaya bir darbe indirince, balyozun altından bir şimşek parladı. Sonra ona bir darbe daha indirdi. Yine balyozun altından bir şimşek daha parladı. Daha sonra kayaya üçüncü darbeyi indirdi ve gene balyozun altından bir şimşek daha parladı. Bunun üzerine,
— Anam-babam sana fedâ olsun yâ Resûlellah! Kayaya balyozla vurduğunuz zaman, balyozun altından çıkan şu görmüş olduğum parıltılar nedir? diye sordum.
— Ey Selman! Sen, onları gördün mü? buyurdu.
— Evet, gördüm, dedim.
— Birinci parlamada, Allah Teâlâ bana Yemen’i feth etti.
İkinci parlamada, Allah bana şam ve Mağrib’i feth edip açtı.
Üçüncü parlamada, Allah bana Meşrık’ı feth edip açtı, buyurdu. (İbn-i İshak, İbn-i Hiflam, Sîre, 3/230)
Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz tarafından haber verilen bütün bu fetihler, Hz. Ömer, Hz. Osman (r.anhümâ)’ın hilâfeti zamanında ve ondan sonraki devirlerde birer birer tahakkuk etmiştir. İbret almasını bilenlere, istikbâle ait ne büyük bir mûcize!
Burada çok mühim bir diğer hâdise de; bu mûcizenin ortaya çıkışına vesîle olan ashâb-ı güzînin, emre itaat noktasında göstermiş oldukları güzel örnektir. Eğer onlar, taşın vaziyetini Resûlüllah (s.a.v.)’a arz etmeyip, kayayı olduğu gibi bıraksalar ve ‘bu kadarcık bir sapmadan bir şey olmaz’ diyerek kendi düşüncelerine göre hareket etselerdi; belki de hendeğin o kısmında bir zaaf meydana gelecek ve bu zaaf sebebiyle Müslümanlar, büyük sıkıntılara mâruz kalacaktı. Ayrıca, zikri geçen mûcize zuhûr etmeyeceği için, ileride vukûa gelecek fetihlerden de haberdâr olamayacaklardı.
İşte bu hâdise bizlere, her hususta (dünyevî-uhrevî) emre itaatin ehemmiyet ve lüzûmunu ortaya koymaktadır. O bakımdan, ‘aman dikkat!’ diyoruz ki; herkes kendine düşen dersi almalı, almasını bilmeli.[/b][/color]
“Ben Selmân-ı Fârisî, Huzeyfe bin Yeman, Nûman bin Mukarrin ve Ensar’dan altı kişi, bize ayrılmış olan kırk arşınlık yeri kazıyorduk. Zübab dibinden kazarak nemli tabakaya kadar inmiıtik ki; Allah Teâlâ, hendeğin karnından karşımıza ak ve parlak bir kaya çıkardı. Onunla uğraşırken balyoz, kazma-kürek ve külünk gibi demir âlet ve edevâtımız kırıldı. Âciz kaldık. Bunun üzerine Selman’a,
— Ey Selman, Resûlüllah (s.a.v.)’a git de, şu kayadan dolayı çektiğimizi haber ver, dedik.
Resûlüllah Efendimiz, o sırada kıldan dokunmuş bir Türk çadırının içinde dinleniyordu. Selmân (r.a.),
— Yâ Resûlellah, analarımız-babalarımız sana fedâ olsun! Hendeğin karnından karşımıza ak bir kaya çıktı. Onunla uğraşırken, bütün demir âlet ve edevâtımız kırıldı, âciz kaldık. Çizmiş olduğunuz çizgiden sapılacak yer yakın olduğuna göre, o kayanın yanından biraz sapıverelim mi, yoksa, bu hususta bize vereceğiniz bir emir var mı? Biz, sizin çizdiğiniz çizgiyi aşmak istemiyoruz, dedi.
Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz,
— Ver bana balyozunu, ey Selmân! buyurdu.” (Tabakâtu İbn-i sa‘d, 4/83)
Selmân-ı Fârisî (r.a.) der ki: “Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz, kayaya bir darbe indirince, balyozun altından bir şimşek parladı. Sonra ona bir darbe daha indirdi. Yine balyozun altından bir şimşek daha parladı. Daha sonra kayaya üçüncü darbeyi indirdi ve gene balyozun altından bir şimşek daha parladı. Bunun üzerine,
— Anam-babam sana fedâ olsun yâ Resûlellah! Kayaya balyozla vurduğunuz zaman, balyozun altından çıkan şu görmüş olduğum parıltılar nedir? diye sordum.
— Ey Selman! Sen, onları gördün mü? buyurdu.
— Evet, gördüm, dedim.
— Birinci parlamada, Allah Teâlâ bana Yemen’i feth etti.
İkinci parlamada, Allah bana şam ve Mağrib’i feth edip açtı.
Üçüncü parlamada, Allah bana Meşrık’ı feth edip açtı, buyurdu. (İbn-i İshak, İbn-i Hiflam, Sîre, 3/230)
Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz tarafından haber verilen bütün bu fetihler, Hz. Ömer, Hz. Osman (r.anhümâ)’ın hilâfeti zamanında ve ondan sonraki devirlerde birer birer tahakkuk etmiştir. İbret almasını bilenlere, istikbâle ait ne büyük bir mûcize!
Burada çok mühim bir diğer hâdise de; bu mûcizenin ortaya çıkışına vesîle olan ashâb-ı güzînin, emre itaat noktasında göstermiş oldukları güzel örnektir. Eğer onlar, taşın vaziyetini Resûlüllah (s.a.v.)’a arz etmeyip, kayayı olduğu gibi bıraksalar ve ‘bu kadarcık bir sapmadan bir şey olmaz’ diyerek kendi düşüncelerine göre hareket etselerdi; belki de hendeğin o kısmında bir zaaf meydana gelecek ve bu zaaf sebebiyle Müslümanlar, büyük sıkıntılara mâruz kalacaktı. Ayrıca, zikri geçen mûcize zuhûr etmeyeceği için, ileride vukûa gelecek fetihlerden de haberdâr olamayacaklardı.
İşte bu hâdise bizlere, her hususta (dünyevî-uhrevî) emre itaatin ehemmiyet ve lüzûmunu ortaya koymaktadır. O bakımdan, ‘aman dikkat!’ diyoruz ki; herkes kendine düşen dersi almalı, almasını bilmeli.[/b][/color]
Konular
- Yaptıklarımızın Hesabını Vermeye Hazırlıklı Mısınız.
- Kur'an Nasıl Bir Devlet Yönetimini Öneriyor.
- Kendimize Rab lar Edindiğimizin Farkında Bile Değiliz.
- Sesli düşler
- Ömürden Kaybolan Bir Senemiz
- Yardıma ihtiyacım var
- Hakan Kenan Hoca
- Türkiye'nin Gururu Lingerium
- Zorunlu Trafik Sigortası
- Kur'an ın Bizlere İndirilme Amacını Doğru Anlamalıyız.
- Rivayetleri Aklamak Adına, Kur'an a Saygısızlık Yapmayalım.
- Allah ın Affetmesi, Şefaati Konusunu Nasıl Anlamalıyız.
- Hac Suresi 47, Zümer Suresi 42. Ayetlerin. Ölüm Ve Rüya İlişkisi.
- Allah ın Sınırlarını Aşarak, Kafirlerden Olmak İstemiyorsak.
- Kur'an neden arapça indirilmiştir. Zuhruf 2-3. Fussilet 44. Ayet.
- Elbette tek vatan bö-lü-ne-me----yiz
- Bizleri dinden saptıran en büyük yanlışımız.
- Çalışanlarınızın network trafiğini DeskGate ile inceleyin
- DeskGate en iyi sirket guvenlik programi
- Pekala ölmüyormuyuz
- Siber saldırı ve afetlere karşı veri yedekleme yazılımı DeskGate
- Işsizlik sel gibi
- Ad adres telefon
- Nuhilik (noahidizm)
- Isa beklenen yahudi mesih midir?
- Cümle kapısı..
- Karagöz İle Hacivat Konuşmaları 3
- Nasreddin Hoca Fıkraları
- Allah ın resulünün bizlere örnek oluşunu, hangi kaynaktan öğrenmeliyiz?
- Ayşecik İle Yasemin Sultan