PEYGAMBERİMİZ (S.A.V.)'İN TEVÂZUU

[color=darkred][b]Sevgili Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem) Efendimiz, makam ve mertebesinin ulviyet ve efdaliyeti ile birlikte, insanların da en mütevâzi‘si idi. Kendisinin, kral peygamberlikle kul peygamberlik arasında muhayyer bırakılıp kul bir peygamber olmayı tercih etmesi üzerine, isrâfil aleyhisselâm,

“şüphe yok ki, Allah Teâlâ, tevâzu gösterdiğin o şeyi de sana vermiş bulunuyor. Kıyâmet günü, âdemoğullarının seyyidi sensin! Arzın, kendisi için yarılıp kabrinden ilk çıkacak ve ilk şefaat edecek olan da sensin!” demiştir.

Resûlüllah Efendimiz’in, geçmişteki ve gelecekteki günahlarının, Allah Teâlâ tarafından bağışlandığı, kendisine müjdelenmişti. (S. Fetih, 2) Böyle olduğu halde Peygamberimiz, bir gün,

“Sizden, ameli kendisini kurtarabilecek bir kimse yoktur!” buyurmuştu. “Yâ Resûlüllah, senin de mi amelin kurtaramaz?” diye sordular. O, “Evet, beni de amelim kurtaramaz! Ancak, Rabb’im Allah Teâlâ beni, tarafından bir mağfiret ve rahmetle kuflatır ve korur!” diye cevap verdiler. (Ahmed ibn-i Hanbel, Müsned, 2/235)

Resûlüllah Efendimiz, bir sefer esnasında ashâbına, bir koyun kesip pişirmelerini söylemişti. Ashaptan birisi,
— Yâ Resûlüllah, onun boğazlanması benim üzerime olsun, dedi.
Başka birisi,
— Yâ Resûlüllah, onun yüzmesi de benim üzerime olsun, dedi.
Bir başkas,
— Yâ Resûlüllah, pişirmesi de benim üzerime olsun, dedi.
Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz de,
— Odun toplamak da benim üzerime olsun, buyurdu. Sahâbîler,
— Yâ Resûlellah, biz senin işini de görmeğe yeteriz, (senin çalışmana gerek yok), dediler. Peygamber-i zîşân Efendimiz,
—Sizin, benim işimi de görmeğe yeteceğinizi biliyorum. Fakat ben, size karşı imtiyazlı bir vaziyette bulunmaktan hoşlanmam. Çünkü Allah kulunu, ashâbı arasında imtiyazlı durumda görmekten hoşlanmaz! buyurdu. (Kastalanânî, Mevâhibü’l-Ledûniyye, 1/385)[/b][/color]