Boşanmayı isteyen mümine

[center][i][u]Boşanmayı isteyen mümine[/u][/i][/center]
Mümin için kayıp yoktur. Bu dünyada çektiği her şey, başına gelen her acı, tatlı her olay, ona ahiret kazancı da olur. Mesela hasta olur sabreder, sevap kazanır, İyileşir şükreder, sevabını artırı.
"Şu kısa dünya hayatında özellikle mümine zahmet veren her şey, iyi bilin ki müebbet hayat için büyük bir rahmettir."
"Bu imtihan aleminde, dünyevi geniş bir huzur ile yaşamak, çok zevk ile hayatını sürdürmek, hakikatle iyi bir şey değildir."
Şemseddin Yeşil Hoca Efendi, bu sözlerine bir delil olmak üzere çok ilginç bir hatıraya dikkat çeker. Bu hatıra yine onun deyimiyle, İslam kadınlarının büyüklerinden, irfanca gelişmiş, muhteşem bir islam annesine aittir.
İbret almamız gereken bu hanım, gayet zengin ve pek müreffeh bir hayata sahip bir kimse ile evleniyor.Kocası, gayet sıocak bir yaz gecesi uyanıyor ve eşine çok susadığını söyleyerek kendisine bir bardak su vermesini rica ediyor..
Kadın kalkıyor, odadaki bir bardak suyu hem az hem de ılık buluyor. Kocamı böyle gece yarısından sonra uyandıracak kadar ağır olan susuzluğunu, bu su kesmez diye düşünerek konağın en alt katındaki mermer küpten bir sürahi su alıp kocasına geliyor. Ancak kocasının o sırada tekrar uykuya dalmış olduğunu görüp bekliyor.
Bu yüksek irfanlı hanımefendi, uykunun yalnız istirahat için olmadığını çok defa bir vahdet olduğunu idrak etttiğindan şöyle düşünüyor.:
"Kocam şimdi manevi bir huzurda olabilir. Belkide bir rüya görmektedir. En iyisi huzurunu bozmayayım"
Bu düşünceyle, beyini uyandırmaksızın başucunda beklemeye başlıyor. Epeyce bir zaman sonra kocası uyanıp soruyor:
"Niçin öyle başımda bekliyorsun?"
İrfan ehli bu hanımefendi, kocasına şu cevabı veriyor:
"Su istediniz. Odadaki su hararetinizi kesmez diye aşağıdaki küpten getirdim. Ancak ben getirinceye kadar uyuya kalmışsınızı. Olur ki büyük bir huzurdasınız, belki de bir mana alemindesinizdir diyerek tekrar rahatsız etmek istemedim ve uyanmanızı bekledim."
Adam eşinin bu inceliği karşısında çok mahcup olmuş. Bir an derin düşünceye dalmış.:
"Hnaım senin ismet ve işffet öreneği, edep ve vefa timsali bir insan olduğunu bilirdsim. Fakat bu derecede yüksek bir olgunluğa sahip olduğunun farkında değildim. Bu yüzden beni affetmeni rica ederim. Sonra da benim sana yapabilceğim ne gibi bir arzun varsa onu da istemeni ayrıca istirham ederim."
Kadın:
"Teşekkür ederim; ama isteğim hususunda ısrar etmemenizi niyaz ederim." diyor
Adam ısrar ediyor, yemin, ant veriyor...
Kadın her ne kadar isteğim hususunda ısrar etmeyiniz, demişse de kocası ısrarını tekrarlıyor. Bunun üzerine kadın şöyle konuşuyor:
"Madem ki üç defa tekrar ettiniz; o halde sizden bir dileğim var, o da beni boşamanızdır."
Bu isteği öğrenen adam beyninden vurulmuşa dönüyor ve:
"Bu nasıl bir istek? Ben senin gibi bir eşten nasıl ve niçin ayrılabilirim?"
Kadın kocasına şu açıklamayı yapıyor:
"Ben size isteğim hususunda ısrar etmemenizi istirham etmiştim. Siz buna rağmen tekrarladınız ve and da verdiniz. Ne yapayım benim arzumda bu..."
Adam tekrar derin düşüncelere dalıyor ve gayet üzgün olarak bir rüyadan uyanır gibi konuşuyor:
"Benim senden ayrılmam çok ağır ve dayanılmaz bir şeydir. Fakat senin gibi saygıdeğer bir hanımın arzusunu da herşeye rağmen yerine getirmek isterim.."
Aradan geçen saatlere rağmen adam kendine gelememiş. Kadın da isteğini geri almamış. Düşmüşler mahkemenin yoluna...
Adam hem yürüyor hem de "Böyle bir hayat arkadaşımdan nasıl ayrılacağım?" diye derin ve hüzünlü düşüncelere dalıyormuş. İşte bu dalgınlıkla, adeta bastığı yeri görmeden yürüyen adam, birden dengesini kaybedip düşüvermiş.
Düşmesiyle birlikte de "Aman kolum! Aman kolum!" çığlıkları etrafta yankılanmış.
Çevreden yetişenler adama yardım etmişler; hemen bir hastaneye yetiştirmişler. Kısa süren tedavi faslından sonra kadın, kocasına:
"Buyurun evimize dönelim, boşanmaktan vazgeçtim" demiş
Admcağız duyduklarına inanamamış. Kolunun ağrısını bile unutmuş. Büyük bir sevinçle eve dönmüşler. Ancak bu durumun hikmetini sormadan da edememiş.
Kadın önce niçin ayrılmak istediğini, sonra da neden vazgeçtiğini şöyle açıklamış:
"Ben sizinle üç senedir evliyim. Siz, bu üç yıl içinde çok müreffeh çok rahat yaşadınız. Tek bir gün başım ağrıyor, bile demediniz. Servetiniz daima artı. Eğlenceniz günden güne fazlalaştı. Oysaki böylesine bir neşe ve eğlence, yalnız Cenab-ı Hakk'ın merhamet nazarından kovulmuş olan Firavun'da olmuştur.. Kendi kendime düşündüm; Firavun neşesinde bir eş ile nasıl bütün bir ömür yaşayacağım? Bu durum benim için bir elemdi. Onun için boşanmak istedim."
"Ne zaman ki gayet acı bir şekilde düştünüz ve can acısıyla, 'Aman kolum!' diye feryat ettiniz, işte o an anladım ki Hak Teala sizden merhamet nazarını henüz kaldırmamış. Bundan dolayı da boşanma sebebimizi ortadan kalkmıştır. Fakat konuşmamızın başındaki, 'Benim size yapabileceğim ne gibi bir arzunuz var?' sorunuzdan caymadıysanız şimdi isteğimi söyleyebilirim."
Kocası "Tabi" demiş; "Seni yeniden kazandım ya, isteğin başım üstüne"
"Öyleyse" demiş, irfanlı hanımefendi,
"Düşkünlere yarım etmenizi, sadaka ve infakı çoğaltmanızı ve en mühimi de kırık kalp satın almanızı istiyorum ki onun müşterisi de ancak Allah'tır."
Böyle irfanlı bir hanımefendiyi görünce bugünün boşanma sebepleri çok dünyevi kalıyır değil mi?
Vehbi Vakkasoğlu'nun Ailede sevgi iletişimi adlı kitabından...

Boşanmayı isteyen mümine yorumları

  • Image Description
    zambak
    08.04.2009

    Beğenmenize sevindim kardeşim :)

  • Image Description
    sen_sizz
    08.04.2009

    [color=teal][b]Çooook güsel bi paylaşım teşekkürlerrrr;) ;) ;) kardeşimmm... :) :)[/b][/color]