Kur'an'da Haset ve Kıskançlık

Kuran'da Haset ve Kıskançlık " …Nefisler ise 'kıskançlığa ve bencil tutkulara' hazır (elverişli) kılınmıştır. Eğer iyilik yapar ve sakınırsanız, şüphesiz, Allah yaptıklarınızdan haberi olandır" (Nisa Suresi, 128)


Allah bize Kuran ayetleriyle her insanın nefsinde kıskançlık duygusunun bulunduğunu, ancak bunun sakınılması gereken bir özellik olduğunu hatırlatmaktadır. Bir başka ayette ise Allah, kıskançlık duyan insanın şerrinden sakınılması gerektiğini ve kıskançlığın ne tür kötülüklere kapı açtığına şöyle dikkat çekmektedir:

“De ki: "Sabahın Rabbine sığınırım. Yarattığı şeylerin şerrinden, karanlığı çöktüğü zaman gecenin şerrinden, düğümlere üfüren-kadınların şerrinden, ve hased ettiği zaman hasetçinin şerrinden." (Felak Suresi, 1-5)

Allah'ın insanları bu tavır bozukluğunu yaşayan kişilerin şerrine karşı uyarmış olması, kıskançlığın insanları nasıl bir ahlaka sürükleyebileceğinin anlaşılması açısından son derece önemlidir. Kıskançlık en çok da kişinin kendine çeşitli şekillerde zarar vermesidir.

Müminler kıskançlığın Allah'ın beğenmediği bir tavır olduğunu ve nefislerini bu kötü ahlak özelliğinden arındırmak için çalışırlar. sahip oldukları bütün güzellikleri ve nimetleri verenin Allah olduğundan haberdardırlar. Dolayısıyla Allah'ın bir insana verdiği bir nimeti ya da güzelliği kıskanmanın Allah'ın takdirine razı olmamak anlamına gelebileceğini bilirler. Çünkü Allah bu nimetleri o kişiye vermekte bir hikmet, hayır ve güzellik görmüştür. Üstelik tüm bunlar o kişinin dünya hayatındaki imtihanının bir parçasıdır. Aynı şekilde o güzellikleri gören diğer insanların imtihanlarının da bir parçasıdır. İnsan ya bu nimetlerden dolayı kıskançlık duygusuna kapılacak ya da bu duyguyu yenerek başkalarının nimet sahibi olmasından hoşnut olacak bir ahlaka ulaşacaktır. Nitekim Kuran'da bu durum şöyle açıklanmaktadır.

"Allah içimizden bunlara mı lütufta bulundu?" demeleri için onlardan bazısını bazısıyla denedik. Allah, şükredenleri daha iyi bilen değil mi?" (Enam Suresi, 53)

Ayette de bu durumun insanların denenmesi için özel olarak yaratıldığı bildirilmektedir. Ayrıca unutulmamalıdır ki bazı insanların dünya hayatında kıskandıkları nimetlerin tümü ölümle birlikte yok olacaktır. Er yada geç yok olacak bir şeyi kıskanıp bundan dolayı Allah'ın hoşnut olmayacağı bir tavır içerisine girmek büyük bir hatadır. Bu şuurla hareket eden müminler çevrelerindeki insanlarda güzel bir özellik gördüklerinde kıskançlıktan Allah'a sığınırlar. Kendileri bu ahlaktan sakındıkları kadar, konuşmalarıyla da başkalarına bir vesvese veya tedirginlik vermekten titizlikle kaçınırlar. Karşılarındaki insanların güzel yönlerini takdir eder, bu takdir ve beğenilerini dile getiren övgü dolu bir üslup kullanırlar
Allah Katındaki ve müminler arasındaki üstünlük, güzellik, zenginlik, şan- şöhret, kariyer, gibi temellere dayalı değildir. Üstünlük, Peygamberimizin de belirttiği gibi, takvaca en üstün olandır.

Haset ve kıskanç mizaçlı insanlar, psikolojik olarak da bedensel olarak da yorgun olurlar. Kıskanç duygular insanı için, için kemiren, yıpratan hatta erken yaşlanmasına sebep olan büyük bir hastalıktır.

Hasedin kaynağı nefstir. Bu nedenle hased insanı, şuuru kapalı bir hale sokar. Nefsinin bencil tutku ve isteklerinin boyunduruğu altında olan böyle bir kimse, müminin malına, maddi imkanlarına haset eder, ilmine, güzelliğine veya zekasına hased eder. Bu haset sahibi, eğer kendine müminler arasında bir yer edinmişse, hasediyle yakınlarını, kendisine kulak verenleri etkilemeye çalışır. Amacı haset ettiği kişi veya kişilere karşı kışkırtıcılık yapmak ve onlara elinden geldiğince zarar vermektir. Ona göre tüm güzelliklere kendisi layıktır. Başkasında bunları görmeye tahammülü yoktur. Kıskançlık yapanın en önemli özelliği nefsine uyması, böbürlenmesi, büyüklenmesi ve bencillik etmesidir. Oysa Allah, Nisa Suresi'nin 36. ayetindeki "Allah, her büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez ." ifadeleriyle bunun hiç de makbul bir tavır olmadığını belirtmektedir

Mümin malını da canını da Allah'a satmıştır. O kendi iç dünyasında, Allah ile sıcak bir temas kurmuştur. Sahip olduğu hiç bir özelliğiyle övünmez. O sadece Allah yolunda hayırlarda yarışmanın şevk ve heyecanını yaşar. Bundan dolayı da sürekli şükreder. O şükrettikçe Allah kendisine verdiği nimeti arttırır. Bunun sonucunda, günden güne zekası artar, şahsiyeti gelişir, sahip olmadığı birçok yeni özellik kazanır.

Diğer taraftan hasetçi ise olduğu yerde saymakta, karanlık bir ruh hali içinde günlerini geçirmektedir. Nasıl yapsam da rahata kavuşsam, herkes tarafından sayılsam veya bir yolunu bulup alabildiğine ünlensem, yahut nereden para bulup zengin olsam da herkes bana gıptayla baksa gibi cahilce ve basit düşünceler içinde kavrulup gitmektedir.

Hased ve kıskançlığın insanda, iman zayıflattığı belirtisidir. Nefsin isteklerine kulak verip kendini ön plana çıkarmayı amaç edinen kişi, sağlıklı düşünüp değerlendirme yapamayacak, Allah'ın rızasına uygun davranışlarda bulunamayacaktır. Müslümanlar hayırlarda yarışırlar, hep birbirlerine destek olup yardım ederler, haset etmezler, kıskançlık yapmazlar.

Hasetçinin ruh hali elbette onun tavırlarına da yansımakta ve çevresiyle diyaloglarında gün ışığına çıkmaktadır. Çekememezlik içindeki ezik yapısı, gıybet, arkadan çekiştirme, gizli yönlerini araştırma gibi çirkin ve kötü niyetli tavırlar olarak kendini gösterir.
Kıskançlık duygularından kurtulmanın tek yolu Allah'a güçlü bir imanla teslim olmak. Geçici dünya hayatının oyun ve oyalanmadan başka bir şey olmadığını ve Allah Katındaki üstünlüğün sadece takva ile olduğu unutmamak ile mümkündür. Bu konuda Allah bizleri bir Kuran ayetinde şöyle uyarmaktadır:

Dünya hayatı yalnızca bir oyun ve bir oyalanmadan başkası değildir. Korkup-sakınmakta olanlar için ahiret yurdu gerçekten daha hayırlıdır. Yine de akıl erdirmeyecek misiniz? (Enam Suresi, 32)


Nuran Yelkenci

Konular