Muhammed Zahid El Kevseri Hazretleri (K.S.)
[b]Muhammed Zahid El Kevseri
Muhammed zahid kevseri son dönem Osmanlı alimlerindendir. Kafkasya’dan göç edip Düzce’ye yerleşen bir aileye mensuptur. Medrese eğitimini tamamladıktan sonra muhtelif medreselerde müderrislik yapmış ve Şeyhülislamın ders vekilliğine kadar yükselmiştir. Zamanının büyük bir bölümünü ilme adamış, çok sayıda talebe yetiştirdiği gibi bir çok eser de kaleme almıştır. Dinde reform adı altında yapılan saldırılara karşı makale yazmak suretiyle cevap vermeye çalışmıştır. Risale-i Nur’un neşir zamanlarında Mısır’da bulunmaktadır. Bediüzzaman’ın, eserlerinin korunması ve Arapça’ya tercüme edilmeleri hususunda vekalet verdiği kişiler arasında ismi zikredilmiştir.
Muhammed Zahid, 1879 yılında Düzce’nin Hacı Hasan Efendi (Çalıcuma) köyünde doğdu. Köy, adını alim bir zat olan ve Kafkasya’dan göç edip buraya yerleşen babası Hüseyin Efendiden aldı. Hüseyin Efendi buraya göç edip medrese açtı ve talebe yetiştirmeye başladı. Yöre halkı tarafından da ilim ve şahsiyetine hürmeten köylerine adı verildi ve bundan sonra köy bu isimle anılmaya başlandı.
Muhammed Zahid ilk eğitimine Düzce’de başladı. İlk derslerini babasından aldı. Düzce’de bulunan iptidaiye ve rüşdiye mekteplerinde okudu. Mehmed Nazım Efendiden tarih, coğrafya ve matematik derslerini aldı. Buradaki eğitimini tamamladıktan sonra İstanbul’a gitti. Fatih Camii Medresesine giderek burada eğitime başladı. Eğinli İbrahim Hakkı Efendinin derslerini takip ederek medrese eğitimini sürdürdü. Bunun dışında Alasonyalı Ali Zeynelabidin Efendiden ders aldı. Ders aldığı hocalarından biri de Kastamonulu Şeyh Hüseyin Efendidir.
Medrese eğitimini tamamlayan Muhammed Zahid Efendi, 1907 yılından itibaren Fatih Camiinde müderrislik yapmaya başladı. Bu görevini Birinci Dünya Savaşının başlamasına kadar sürdürdü. Medreselerde eğitim verirken belagat, mantık ve aruz derslerini okuttu. Bu sıralarda Kastamonu’da yeni bir medrese açıldı. Yeni medreseyi faaliyete geçirme görevi kendisine tevdi edildi. Bu yeni görevi için Kastamonu’ya giderek çalışmaya başladı. Üç yıl kadar hizmet gördükten sonra tekrar İstanbul’a geri döndü.
Muhammed Zahid Efendi İstanbul’a geldikten sonra yeni görevlerde bulundu. İlk önce Darüşşafaka’da müderrislik yaptı. Kısa bir süre sonra alanında uzman yetiştiren Medresetü’l-Mütehassisin’de müderrislik yapmaya devam etti. Bu görevlerinin dışında Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendinin ders vekilliğinde de bulundu. Bayezid Medresesinde Şeyhülislamlar tarafından ders verilirdi. Şeyhülislamların ders vekilleri ise yüksek dereceli müderrisler arasından seçilir ve vekaleten ders okuturlardı. Bu aynı zamanda bir unvan ve memuriyete de tekabül etmekte olup, Osmanlının son zamanlarına kadar devam etti. Ayrıca Meşihat Müsteşarlığı görevinde de bulundu.
Muhammed Zahid Efendi, 1922 yılında İstanbul’dan ayrılarak Mısır’a göçtü. Önce Kahire’ye yerleştiyse de kısa bir zaman sonra Şam’a gitti. Bir süre Şam’da kaldıktan tekrar Kahire’ye döndü. Bu ikinci gelişten sonra ailesini de yanına alarak Kahire’ye yerleşti. Burada da talebe yetiştirmeye ve ilim irfanla uğraşmaya devam ederek Mısır’ın önemli alimleri arasında yer aldı.
Muhammed Zahid Efendi, zamanının önemli bir kısmını ilme hasretti. Başta hadis, fıkıh, tefsir olmak üzere muhtelif ilimlerle uğraşarak değerli hizmetlerde bulundu. Çok sayıda talebe yetiştirdiği gibi bir çok eser de yazdı. Türkiye’de bulunduğu süre zarfında, talebe yetiştirmeye daha fazla zaman ayırdığından, Mısır’a oranla burada çok daha fazla talebe yetiştirdi. Mısır’da bulunduğu zamanlarda ise önceliği ilmi araştırma ve eser yazmaya verdi. Dolayısıyla daha az talebe yetiştirmiş oldu.
Mısır kütüphanelerinde Türkçe olarak yazılmış eserler üzerinde inceleme ve araştırmalarda bulunan Muhammed Zahid Efendi, bir çok vesikayı gün ışığına çıkararak istifadeye sundu. Özellikle dinde reform iddiasıyla ortaya çıkan ve İslamî değerlere saldıran kişilerle ilmi mücadelede bulundu. Bunların iddialarını makale ve eserleriyle çürütmeye çalıştı. Söz konusu kişiler onun bulunduğu ortamlarda konuşamaz duruma geldiler. Ömrünü ilme adayan Osmanlının son dönem önemli alimleri arasında yer alan, çok sayıda talebe yetiştirip eser yazan Muhammed Zahid Efendi, 11 Ağustos 1951 tarihinde Kahire’de vefat etti. Naşı İmam-ı Şafii hazretlerinin kabrinin yanına defnedildi. Mezar taşına kendisi için yazdığı şu şiiri hak edildi.
Ey kabrimin başında durup ibretle bakan adam,
Dünkü ziyaretçi bugün buraya defn olunmuştur.
…
Bediüzzaman, Mısır’da bulunan zamanın önemli alimleri ile haberleşmelerinde Risale-i Nur’a sahip çıkılmasını, kendi bedeline eserlerinin hamiliğini yapmalarını isim belirterek istemiştir. Mısır’ın önemli alimleri arasında saydığı ve aralarında Mehmed Zahid Kevseri’nin de bulunduğu; eski şeyhülislam Mustafa Sabri ve Camiü’l-Ezher’in büyük müderrisi dediği Ali Rıza Efendi’den “Nur mecmualarına benim bedelime sahip ve hâmi ve vâris olsunlar ve Arabçaya tercümeye [etsinler]…” (Emirdağ Lahikası, 1997, s. 302) talebinde bulunmuştur. Bediüzzaman Hazretleri bu talebini, Ali Rıza tarafından yanına gönderilen hususi adamına iletti. Camiü’l-Ezher’e hediye olarak eserlerini gönderirken, bunların basım ve tercümeleri için de bir mektup yazdı. Yazdığı mektubunu söz konusu şahıs aracılığıyla gönderdi.
Eserleri
Muhammed Zahid Kevserî, yukarıda belirtildiği gibi çok sayıda makale ve eser yazdı. El-Esma ve’s-Sıfat ile Makalatü’l-Kevserî adlı eserleri meşhur olanlarıdır. Tasavvuf ve tasavvuf büyükleri hakkında kaleme aldığı eseri Irgamü’l-Merid adını taşımaktadır. Muhtelif konularla ilgili olarak yazdığı makaleleri Makalat adlı eserinde toplanmıştır. İmamı Rabbani hakkında yazdığı Türkçe eseri Er-Ravdun Nazirü’l-Verdî fî Tercemetü’l- İmamü’r-Rabbani es-Sirhendî’dir. Bunların dışında; Esseyfü’s-Sakil, El-İşfâk ala Ahkamü’t-Talak ile Farsça yazılmış bulunan Nazm-ı Avamili’l-İ’rab adlı eserleri de vardır. [/b]
Muhammed zahid kevseri son dönem Osmanlı alimlerindendir. Kafkasya’dan göç edip Düzce’ye yerleşen bir aileye mensuptur. Medrese eğitimini tamamladıktan sonra muhtelif medreselerde müderrislik yapmış ve Şeyhülislamın ders vekilliğine kadar yükselmiştir. Zamanının büyük bir bölümünü ilme adamış, çok sayıda talebe yetiştirdiği gibi bir çok eser de kaleme almıştır. Dinde reform adı altında yapılan saldırılara karşı makale yazmak suretiyle cevap vermeye çalışmıştır. Risale-i Nur’un neşir zamanlarında Mısır’da bulunmaktadır. Bediüzzaman’ın, eserlerinin korunması ve Arapça’ya tercüme edilmeleri hususunda vekalet verdiği kişiler arasında ismi zikredilmiştir.
Muhammed Zahid, 1879 yılında Düzce’nin Hacı Hasan Efendi (Çalıcuma) köyünde doğdu. Köy, adını alim bir zat olan ve Kafkasya’dan göç edip buraya yerleşen babası Hüseyin Efendiden aldı. Hüseyin Efendi buraya göç edip medrese açtı ve talebe yetiştirmeye başladı. Yöre halkı tarafından da ilim ve şahsiyetine hürmeten köylerine adı verildi ve bundan sonra köy bu isimle anılmaya başlandı.
Muhammed Zahid ilk eğitimine Düzce’de başladı. İlk derslerini babasından aldı. Düzce’de bulunan iptidaiye ve rüşdiye mekteplerinde okudu. Mehmed Nazım Efendiden tarih, coğrafya ve matematik derslerini aldı. Buradaki eğitimini tamamladıktan sonra İstanbul’a gitti. Fatih Camii Medresesine giderek burada eğitime başladı. Eğinli İbrahim Hakkı Efendinin derslerini takip ederek medrese eğitimini sürdürdü. Bunun dışında Alasonyalı Ali Zeynelabidin Efendiden ders aldı. Ders aldığı hocalarından biri de Kastamonulu Şeyh Hüseyin Efendidir.
Medrese eğitimini tamamlayan Muhammed Zahid Efendi, 1907 yılından itibaren Fatih Camiinde müderrislik yapmaya başladı. Bu görevini Birinci Dünya Savaşının başlamasına kadar sürdürdü. Medreselerde eğitim verirken belagat, mantık ve aruz derslerini okuttu. Bu sıralarda Kastamonu’da yeni bir medrese açıldı. Yeni medreseyi faaliyete geçirme görevi kendisine tevdi edildi. Bu yeni görevi için Kastamonu’ya giderek çalışmaya başladı. Üç yıl kadar hizmet gördükten sonra tekrar İstanbul’a geri döndü.
Muhammed Zahid Efendi İstanbul’a geldikten sonra yeni görevlerde bulundu. İlk önce Darüşşafaka’da müderrislik yaptı. Kısa bir süre sonra alanında uzman yetiştiren Medresetü’l-Mütehassisin’de müderrislik yapmaya devam etti. Bu görevlerinin dışında Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendinin ders vekilliğinde de bulundu. Bayezid Medresesinde Şeyhülislamlar tarafından ders verilirdi. Şeyhülislamların ders vekilleri ise yüksek dereceli müderrisler arasından seçilir ve vekaleten ders okuturlardı. Bu aynı zamanda bir unvan ve memuriyete de tekabül etmekte olup, Osmanlının son zamanlarına kadar devam etti. Ayrıca Meşihat Müsteşarlığı görevinde de bulundu.
Muhammed Zahid Efendi, 1922 yılında İstanbul’dan ayrılarak Mısır’a göçtü. Önce Kahire’ye yerleştiyse de kısa bir zaman sonra Şam’a gitti. Bir süre Şam’da kaldıktan tekrar Kahire’ye döndü. Bu ikinci gelişten sonra ailesini de yanına alarak Kahire’ye yerleşti. Burada da talebe yetiştirmeye ve ilim irfanla uğraşmaya devam ederek Mısır’ın önemli alimleri arasında yer aldı.
Muhammed Zahid Efendi, zamanının önemli bir kısmını ilme hasretti. Başta hadis, fıkıh, tefsir olmak üzere muhtelif ilimlerle uğraşarak değerli hizmetlerde bulundu. Çok sayıda talebe yetiştirdiği gibi bir çok eser de yazdı. Türkiye’de bulunduğu süre zarfında, talebe yetiştirmeye daha fazla zaman ayırdığından, Mısır’a oranla burada çok daha fazla talebe yetiştirdi. Mısır’da bulunduğu zamanlarda ise önceliği ilmi araştırma ve eser yazmaya verdi. Dolayısıyla daha az talebe yetiştirmiş oldu.
Mısır kütüphanelerinde Türkçe olarak yazılmış eserler üzerinde inceleme ve araştırmalarda bulunan Muhammed Zahid Efendi, bir çok vesikayı gün ışığına çıkararak istifadeye sundu. Özellikle dinde reform iddiasıyla ortaya çıkan ve İslamî değerlere saldıran kişilerle ilmi mücadelede bulundu. Bunların iddialarını makale ve eserleriyle çürütmeye çalıştı. Söz konusu kişiler onun bulunduğu ortamlarda konuşamaz duruma geldiler. Ömrünü ilme adayan Osmanlının son dönem önemli alimleri arasında yer alan, çok sayıda talebe yetiştirip eser yazan Muhammed Zahid Efendi, 11 Ağustos 1951 tarihinde Kahire’de vefat etti. Naşı İmam-ı Şafii hazretlerinin kabrinin yanına defnedildi. Mezar taşına kendisi için yazdığı şu şiiri hak edildi.
Ey kabrimin başında durup ibretle bakan adam,
Dünkü ziyaretçi bugün buraya defn olunmuştur.
…
Bediüzzaman, Mısır’da bulunan zamanın önemli alimleri ile haberleşmelerinde Risale-i Nur’a sahip çıkılmasını, kendi bedeline eserlerinin hamiliğini yapmalarını isim belirterek istemiştir. Mısır’ın önemli alimleri arasında saydığı ve aralarında Mehmed Zahid Kevseri’nin de bulunduğu; eski şeyhülislam Mustafa Sabri ve Camiü’l-Ezher’in büyük müderrisi dediği Ali Rıza Efendi’den “Nur mecmualarına benim bedelime sahip ve hâmi ve vâris olsunlar ve Arabçaya tercümeye [etsinler]…” (Emirdağ Lahikası, 1997, s. 302) talebinde bulunmuştur. Bediüzzaman Hazretleri bu talebini, Ali Rıza tarafından yanına gönderilen hususi adamına iletti. Camiü’l-Ezher’e hediye olarak eserlerini gönderirken, bunların basım ve tercümeleri için de bir mektup yazdı. Yazdığı mektubunu söz konusu şahıs aracılığıyla gönderdi.
Eserleri
Muhammed Zahid Kevserî, yukarıda belirtildiği gibi çok sayıda makale ve eser yazdı. El-Esma ve’s-Sıfat ile Makalatü’l-Kevserî adlı eserleri meşhur olanlarıdır. Tasavvuf ve tasavvuf büyükleri hakkında kaleme aldığı eseri Irgamü’l-Merid adını taşımaktadır. Muhtelif konularla ilgili olarak yazdığı makaleleri Makalat adlı eserinde toplanmıştır. İmamı Rabbani hakkında yazdığı Türkçe eseri Er-Ravdun Nazirü’l-Verdî fî Tercemetü’l- İmamü’r-Rabbani es-Sirhendî’dir. Bunların dışında; Esseyfü’s-Sakil, El-İşfâk ala Ahkamü’t-Talak ile Farsça yazılmış bulunan Nazm-ı Avamili’l-İ’rab adlı eserleri de vardır. [/b]
Konular
- Yaptıklarımızın Hesabını Vermeye Hazırlıklı Mısınız.
- Kur'an Nasıl Bir Devlet Yönetimini Öneriyor.
- Kendimize Rab lar Edindiğimizin Farkında Bile Değiliz.
- Sesli düşler
- Ömürden Kaybolan Bir Senemiz
- Yardıma ihtiyacım var
- Hakan Kenan Hoca
- Türkiye'nin Gururu Lingerium
- Zorunlu Trafik Sigortası
- Kur'an ın Bizlere İndirilme Amacını Doğru Anlamalıyız.
- Rivayetleri Aklamak Adına, Kur'an a Saygısızlık Yapmayalım.
- Allah ın Affetmesi, Şefaati Konusunu Nasıl Anlamalıyız.
- Hac Suresi 47, Zümer Suresi 42. Ayetlerin. Ölüm Ve Rüya İlişkisi.
- Allah ın Sınırlarını Aşarak, Kafirlerden Olmak İstemiyorsak.
- Kur'an neden arapça indirilmiştir. Zuhruf 2-3. Fussilet 44. Ayet.
- Elbette tek vatan bö-lü-ne-me----yiz
- Bizleri dinden saptıran en büyük yanlışımız.
- Çalışanlarınızın network trafiğini DeskGate ile inceleyin
- DeskGate en iyi sirket guvenlik programi
- Pekala ölmüyormuyuz
- Siber saldırı ve afetlere karşı veri yedekleme yazılımı DeskGate
- Işsizlik sel gibi
- Ad adres telefon
- Nuhilik (noahidizm)
- Isa beklenen yahudi mesih midir?
- Cümle kapısı..
- Karagöz İle Hacivat Konuşmaları 3
- Nasreddin Hoca Fıkraları
- Allah ın resulünün bizlere örnek oluşunu, hangi kaynaktan öğrenmeliyiz?
- Ayşecik İle Yasemin Sultan