İhtiyar Çınar

[color=green][i]“Bir zaman haşmeti hep meydanı örten bu çınar
Şimdi mazideki dârâtını hasretle arar.
Kubbesinden bile köy mescidini aşmıştı
Bir ucu gövdesinin göklere yaklaşmıştı.
Kökleri öyle temellerdeki sadr-ı kürede
Zelzele sallayamazdı onu yıkmak nerede.”
C.Şehabettin [/i]

İhtiyar çınardı gayri adı.. Bu ismi sonra vermişlerdi.. Daha önceleri genç çınar diyorlardı ona. Upuzun boy atmıştı. Başı yüce dağlar gibi enginliğe ermişti. Gök kubbesine yaklaşmıştı adetâ..

Dalları gergin, genç ve tazeydi. Yapraklan yelpaze gibi oyalıydı.. Fakat ter ü tazelikten
nakışlar, çizgiler; gergef işlemesini andırıyordu.

Zemine sağlam kök salmıştı. Âdetâ bütün cüssesiyle kürre i arzın üç kıt’a, yedi denizine oturmuştu. Gölgesiyle kâinatı kaplıyordu.

Sonra bir poyraz esti. Bir kasırga bir tufan oldu. Genç çınar yapraklarını kaybetti. Dalları kızgın güneş şuaları altında kurudu, gevredi gitti. Yıldırımlar çaktı gökten. Gövdesi oyuldu, tıpkı bir mağara, in gibi.. Daha sonra bir takım insanlar geldiler. Ellerinde bıçkılar keskilerle... Ve ihtiyar çınarı gövdesinden ikiye böldüler.

Devrildi ihtiyar çınar; kuru, susuz toprağın üstüne. Ve sonra o bir takım insanlar onu parça parça yapıp aralarında pay ettiler, Fakat bir şeyi unutmuşlardı. Çınarın köke bağlı kısmını... Oysaki her kök toprağa bağlı kaldıktan sonra kurumazdı. Bir de kenarından bîr dere geçerse ve o çatlak, çorak topraklardan sızıp köke hayat verirse..Yok olup gitmek ne mümkün..

İşte aynen öyle oldu. Yağmur yağdı, sular çağıl çağıl çağladı.. Ve aka aka geldiler ihtiyar çınara su verdiler.

Bir filiz belirdi kökten, büyümeye başladı. Zaten şafak da sokmuştu. Yeniden bir doğuş bekleniyordu. Bu İlahi rahmetin yıllar sonra, bağrı yanık Anadolu insanına “Fecri Sadık” şeklinde tebessümüydü. Şimdi o filizin büyümesine emek sarfedenler, herhalde çok geçmez yeniden o haşmetli çınara kavuşurlar.

Mehmet ERDOĞAN [/color]