İbn-i Abidin Hz.leri

I-İBN ÂBİDÎN

A- HAYATI:



Tam adı Muhammed Emîn b. Ömer b. Abdülazîz b. Ahmed b. Abdürrahîm b. Necmeddîn b. Muhammed Salâhuddîn’dir. İbn Âbidîn diye meşhurdur.[1]

Şam diyârının fakîhi ve asrındaki Hanefîlerin imamıdır.[2] Doğumu da vefatı da Dımaşk’ta olmuştur. Doğumu hicrî 1198 vefatı da 1252’ye rastlar.[3]

Dımaşk’ta doğmuş ve babasının terbiyesinde yetişmiş olan İbn Âbidîn çok küçük yaşta Kur’ân-ı Kerîm’i ezberledi. İbn Âbidîn ticarete alışmak maksadıyla babasının ticarethânesinde bulunurdu. Yine bir gün ticarethânede Kur’an okurken yoldan geçen tanımadığı bir adam onu azarlayarak “bir kere burada Kur’an okuman doğru değil, çünkü burası bir ticarethâne, insanlar seni dinlemiyorlar. Senin yüzünden hem onlar günaha giriyor hem de kendin günah işliyorsun. İkinci olarak da Kur’ân’ı lahn ile, hatalı bir şekilde okuyorsun” dedi. İbn Âbidîn bunun üzerine derhal kendi zamanındaki hocalardan hangisinden Kur’an öğrenebileceğini araştırdı. Birisi ona vaktin şeyhu’l-kurrâ’sı olan Şeyh Saîd el-Hamevî’yi gösterdi. İbn Âbidîn onun yanına giderek kendisine kıraat ve tecvîdi öğretmesini istedi. O sıralarda henüz büluğa ermemişti. el-Meydâniyye, el-Cezeriyye ve eş-Şâtıbiyye isimli eserleri ezberledi. Ayrıca hocasından nahiv, sarf ve Şafiî fıkhını okudu.

Daha sonra hocası Seyyîd Muhammed Şâkir es-Sâlimî el-Umerî el-Akkâd’ın yanına geldi ve ondan aklî ilimlerle hadîs ve tefsir okudu.[4] Hocası onun Hanefî mezhebine geçmesi yönünde telkînatta bulundu, bunun sonucu olarak Hanefî mezhebine intikal eden İbn Âbidîn, bu mezhebin fıkıh ve usûl kitaplarını okudu. Bu hocasından el-Bahru’r-râik ve bazı şerhleriyle beraber el-Hidâye’yi okurken 1222 h. Yılında hocasının vefatı üzerine yarım kalan kısımları hocasının en büyük talebesi Muhammed Saîd el-Halebî eş-Şâmî’den okudu.

Daha on yedi yaşında iken el-Kâfî fi’l-arûz ve’l-kavâfî adlı eseri şerheden İbn Âbidîn, Sâlimî’nin vefatına kadar ayrıca Nesefî’nin el-Menâr adlı eserine Haskefî’nin yaptığı şerhe, birisi kaybolan ve diğeri de Nesemâtu’l-eshâr adıyla bugün mevcut olan iki hâşiye, Fethu rabbi’l-erbâb adıyla Lübbü’l-elbâb şerhu Nebzeti’l-i’râb’a bir hâşiye, el-İştibâh an ibâreti’l- Eşbâh adlı bir risâle ile hocasının isnadlarının el-‘Ukûdu’l-lâlî fi’l- esânîdi’l-‘avâlî adıyla bir fihristini yazmıştır.

Es-Sâlimî adlı hocası vâsıtasıyla “Kâdirî” tarîkatına da giren İbn Âbidîn, muhaddis Muhammed el-Kezberî’den, Ahmed el-Attâr ve Şeyh el-Emîr el-Kebîr el-Mısrî’den de ders okumuştur.

Oğlunun ifadesine göre İbn Âbidîn uzun boylu, geniş âzâlı ve beyaz tenli idi. Siyah saçları arasında hafif aklar vardı. Çoğu gecelerini ağlayarak geçiren ve devamlı abdestli gezen İbn Âbidîn umûmiyetle geceleri te’lif, gündüzleri de tedrîs ile meşgul olur ve Ramazan ayında da her gece bir hatim okurdu. Geçimini de ortaklaşa yaptığı ticaret geliri ile temin ederdi.[5]



B-TALEBELERİ:



XIX. asrın büyük muhakkık ulemâsından olan İbn Âbidîn’in seçkin talebeleri arasında devrin ileri gelen şu âlimleri bulunmaktadır:

Kardeşi Seyyid Abdülganî ve oğlu Ahmed Efendi (Dımaşk fetvâ emîni), Yahya es-Serdest, Abdülganî el-Gânimî el-Meydânî ( Kudûrî ve ‘Akîdetü’t-Tahâvî şârihi ), Hasan el-Beytâr ve oğlu Muhammed Efendi el-Beytâr (Dımaşk fetvâ emîni ), Ahmed Efendi İslâmbolî (Dürer muhşîsi), Seyyid Hasan er-Resâme, Yûsuf Bedruddîn el-Mağribî, Abdülkadîr el-Câbî, Muhammed el-Caklî, Muhammed Efendi el-Münîr, Abdülkadîr el-Halâsî (ed-Dürrü’l-muhtâr şârihi), Ali Efendi el-Murâdî (Dımaşk müftüsü), Abdülhalîm Molla(Anadolu kazaskeri ve Şam kadısı ), Hasan b. Halîl, Muhammed Tâlû, Muhyiddîn el-Yâfî, Ahmed el-Mahlâvî, Abdurrahman el-Cemel el-Mısrî, Eyyûb el-Mısrî, Molla Abdürrezzak el-Bağdâdî, Muhammed Efendi Câbîzâde (Medîne kadısı), Muhammed Efendi el-Halvânî (Beyrut müftüsü)[6]



C-ESERLERİ:



Müstakil Eserleri:

1. er-Reddü’l-muhtâr ale’d-Dürri’l-muhtâr

2. el-Ukûdu’d-dürriyye fî tenkîhi’l-Fetâva’l-Hâmidiyye

3. Nesemâtü’l-eshâr

4. Minhatu’l-hâlik ale’l-Bahri’r-râik



Risâleleri:

1. el-İbâne an ahzi’l-ücreti ani’l-hidâne

2. İthâfu’z-zekiyyü’n-nebîh bi cevâbi mâ yekûlu’l-fakîh

3. İcâbetü’l-ğavs bi beyâni hâli’n-nukabâ ve’n-nücebâ ve’l-ebdâl ve’l-evtâd ve’l-ğavs

4. Ecvibe muhakkika an es’ile müteferrika

5. İ’lâmu’l-a’lâm li ikrâri’l-âmm

6. el-Akvâlü’l-vâdıhatü’l-celiyye li mes’eleti nakzi’l-kısme ve mes’eleti’d-dereceti’l-ca’liyye

7. Buğyetü’n-nâsik fî ed’ıyeti’l-menâsik

8. Tahbîru’t-tahrîr fî ibtâli’l-kadâ bi’l-fesh bi’l-ğabni’l-fâhiş bi lâ tağrîr

9. Tahrîru’l-‘ibâre fî men hüve evlâ bi’l-icâre

10. Tenbîhü’l-gâfil ve’l-vesnân alâ ahkâmi hilâli Ramazân

11. Tenbîhü’l-vukûd alâ mesâili’n-nukûd

12. Tenbîhü’l-vulât ve’l-hükkâm alâ ahkâmi şâtimi hayri’l-enâm ev ehadi eshâbi’l-kirâm

13. er-Rahîku’l-mahtûm şerhu Kalâidi’l-manzûm li Abdirrahman b. İbrâhim b. Ahmed el-Hanefî

14. Ref’u’l-iştibâh an ‘ibâreti’l-Eşbâh

15. Ref’u’l-intikâd ve def’u’l-i’tirâz alâ kavlihim el-îmanu mebniyyetün ale’l-elfâz lâ ale’l-ağrâz

16. Ref’u’t-tereddüd fî ‘akdi’l-esâbi’ ‘inde’t-teşehhüd

17. Sellü’l-hüsâmi’l-Hindî li nusreti Mevlânâ Hâlid en-Nakşibendî

18. Şifâ’u’l-‘alîl ve bellü’l-ğalîl fî hükmi’l-vasıyye bi’l-hatemât ve’t-tehâlîl

19. el-‘Ukûdu’l-lâlî fî esânîdi’l-‘avâlî

20. el-‘Ukûdu’d-dürriyye fî kavli’l-vâkıf ale’l-ferâizi’ş-şer’iyye

21. el-‘İlmu’z-zâhir fî nesebi’t-tâhir

22. Gâyetü’l-beyân fî enne vakfe’l-isneyn alâ enfüsihimâ vakfun lâ vakfân

23. Gâyetü’l-matlab fi’ştirâti’l-vâkıf ‘avde’n-nasîb ilâ ehli’d-dereceti’l-‘akreb fe’l-‘akreb

24. el-Fevâidü’l-‘acîbe fî i’râbi’l-kelimâti’l-garîbe

25. el-Fevâidü’l-muhassase fî ahkâmi keyyi’l-himmasa

26. Menâhilü’sürûr li mübteği’l-hisâb bi’l-küsûr

27. Minnetü’l-Celîl li beyâni ıskâti mâ ‘ale’z-zimme min kesîr ve kalîl

28. Menhelü’l-vâridîn min bihâri’l-feyz ale’z-Zuhri’l-müteehhilîn fî mesâili’l-hayz

29. Neşri’l-‘arf fî binâi ba’di’l-ahkâm ale’l-‘urf

30. el-Hediyyetü’l-‘alâiyye li telâmizi’l-medârisi’l-ibtidâiyye

31. Tahrîru’n-nukûl fî nafakâti’l-furû’ ve’l-usûl

32. Tenbîhu zevi’l-efhâm alâ butlâni’l-hukm bi nakzi’d-da’vâ ba’de ibrâi’l-‘âmm

33. Şerhu’l-manzûmeti’l-müsemmâ bi Ukûdi resmi’l-müftî

34. Tenbîhu zevi’l-efhâm alâ ahkâmi’t-teblîğ halfe’l-imâm[7]







İbn Âbidîn’in ayrıca basılmamış şu eserleri vardır:

1. Hâşiyetü’l-Beydâvî

2. Hâşiyetü’l-Mutavvel

3. Hâşiyetü’l-Mültekâ

4. Hâşiyetü’n-Nehr

5. Ref’u’l-intizâr ‘ammâ evredehu’l-Halebî el-Mudarî ale’d-Dürri’l-muhtâr

6. Fethu rabbi’l-erbâb alâ Lübbi’l-elbâb

7. ed-Dürerü’l-mudiyye fî şerhi Nazmi’l-ebhûri’ş-şi’riyye

8. Şerhu nüzheti’l-hisâb li’bni’l-Hâim

9. “Murâdî târihi”ne bir zeyil[8]



II-ER-REDDÜ’L-MUHTÂR
“ İbn Âbidîn’in Hâşiyesi” diye tanınan bu eser, et-Timurtâşî’ye (v. 1004/1595) âit “Tenvîru’l-ebsâr” adlı esere Haskefî’nin (v. 1088/1677) “ed-Dürrü’l-muhtâr” adıyla yaptığı şerhin Hâşiyesidir.

İbn Âbidîn, bu eserin te’lifine hocası Muhammed Şâkir’in h. 1222 yılında vefat etmesinden sonra yirmi dört yaşlarında iken başladı.

Müellifin ifâdesinden de anlaşıldığı gibi eserde, “ed-Dürrü’l-muhtâr”ın ibâreleri tenkîh, rumûz ve işâretleri tavzîh, sahîh ve mûtemed olan görüşleri ile tenkit edilen ve muteriz olanları beyan edilirken daha evvel kimsenin vuzûha kavuşturmadığı müşkil meseleler ve mudil havâdisler de zikredilmiştir. Mütekaddimîn ulemânın eserleri ve müteahhirîn ulemânın eserlerinin hülâsâsıyla, bu ulemânın garip havâdislerle ilgili olarak yazdıkları risâlelerden istifâde edilerek meselelere ışık tutulmuştur.

Eserde bilhassa İbn Nüceym’in (v. 970/1562) 40, Şurunbulâlî’nin /v. 1069/1658) 60 risâlesi ile Aliyyü’l-Kârî (v. 1014/1605), Abdülganî en-Nablûsî (v. 1143/1731) ve Allâme Kâsım’a (v. 879/1474) âit muhtelif risâlelerle “el-Bahru’r-râik”, “el-Mineh”, “el-Eşbâh”, “Câmi’u’l-fusûleyn”in Hayruddîn er-Ramlî’ye âit hâşiyeleri ve “Fetâvâ”sı, İbnu’ş-Şelbî (v. 947/1540)nin “Fetâvâ”sı, Rahîmî’nin (v. 1104/1692) ve Şeyh İsmâil’in (v. 1113/1701) Fetâvâlarıyla “el-Fetâvâ’z-zeyniyye”, Timurtâşîyye, Hâmidiyye ve diğer bazı fetvâ kitaplarından büyük ölçüde istifâde edilmiştir. Bilhassa fetvâ kitapları ve şerhlerle, “el-Bahru’r-râik”, “en-Nehru’l-fâik”, “el-Mineh”, “el-Eşbâh”, “Dürer” ve hâşiyelerini bu cümleden sayabiliriz.

İbn Âbidîn, eserini, baştan sona kadar müsvedde olarak yazdıktan sonra, Kitâbu’l-icâre’den eserin sonuna kadar olan kısmı temize çekti. Daha sonra eserin başından başlayıp “Bâbu kitâbi’l-kâdî ile’l-kâdî” ile “Kitâbu’ş-şehâdet” arasında “Mesâilü’ş-şettâ” adındaki bölüme gelince vefat etti. Bu bölümden “Kitâbu’l-hibe”nin sonuna (Kitâbu’l-icâre’nin başına) kadar olan kısım temize çekilmediği için, eser tab’ edilirken bu bölüm müellifin oğlu tarafından müsveddelerden olduğu gibi çıkarılmıştır.

Müellifin oğlu Alâuddîn Muhammed ( d. 1244/1828, Dımaşk; v. 1306/1889, Dımaşk) tarafından, babasının eserine “Kurretu ‘uyûni’l-ahyâr li tekmileti Reddi’l-muhtâr” adıyla bir tekmile yapılmıştır.

İbn Âbidîn’in eserine, Abdülkadir b. Mustafa er-Râfiî’ el-Fârukî (v. 1323/1906) “et-Tahrîru’l-muhtâr li Reddi’l-muhtâr” adlı “Takrîrâtu’r-Rafiî’ “ diye bilinen tâlikâtı yazmıştır.

İbn Âbidîn’in hâşiyesinin, Ahmed Mehdî el-Hıdr tarafından modern hukuk tanzîmi de nazara alınarak yapılan bir mevzû fihristi vardır. Alfabetik esasa göre tertip edilen eser 316 sayfa olup ilk baskısı 1962 yılında yapılmıştır.



İbn Âbidîn hâşiyesinin ve bu hâşiye üzerine yazılan eserlerin baskı yılı ve yerleri:

Er-Reddü’l-muhtâr: Kâhire 1263, 1307, 1317, 1323/6; Bulak 1272, 1286, 1299, Ind. 1288; İstanbul 1307 (5 cilt)

Kurretü ‘uyûni’l-ahyâr: Beyrut 1272; Bulak 1299; Kâhire 1327; İstanbul 1293

Takrîrâtu’r-Râfiî’: Mısır 1323[9]



Er-Reddü’l-muhtâr ale’d-Dürri’l-muhtâr’ ın bazı özellikleri:

· Fıkıh dalında kaynak kitapların en sonuncu ve muhtevâlısı oluşu,

· Yazarı son asır âlimi olduğu için günümüz meselelerine çözüm getiren kaynak tek kitap oluşu,

· Hanefî fıkhının, bir ibâdet, muâmelât ve ‘ukûbât kitabı oluşu,

· Yıllarca, şeyhu’l-islâm, kadı, müftî ve ulemâya rehber oluşu, onlara kaynak bulunuşu bu kitabın özelliklerindendir.[10]

Bu eser, başlangıçtan müellifin zamanına kadar kaleme alınmış hemen bütün temel Hanefî kaynaklarına dayanması, hükümlerin dayandığı delillerin gösterilmesi, mezhepteki zayıf, sahih ve mutemet görüşlere işaret edilmesi, daha önce açıklığa kavuşturulmamış bazı karmaşık meselelerin çözümlenmeye çalışılması ve önceki eserlerde görülen yanlışların düzeltilmesi bakımından önem taşır.[11]

İbn Âbidîn merhum naklettiği bir meseleyi nereden aldığını mutlaka kitabın açık ismini söyleyerek, yahut bazı harflerle işâret ederek bildirmiştir. Çok defalar “bu meseleyi filân kitabın sâhibi filân yerden nakletmiştir” der. Bazen kısaltma yaparak meselenin sonunda sâdece kitabın adını zikreder. Meselâ sâdece “Zeylaî’”, “Dürer” gibi isimlerle iktifâ eder, bazen daha da kısaltarak o kitaba bir harfle işârette bulunur. Halebî’ye “H”, Tahtâvî’ye “T” harfleriyle işâret eder.[12]

İbn Âbidîn, Haskefî’nin “ed-Dürrü’l-muhtâr” adlı eseri üzerinde yaptığı çalışmayı şöyle anlatmaktadır:

“ Tenvîru’l-ebsâr şerhi Dürrü’l-muhtâr gerçekten beldelere yayılmış, şehirlere varmıştır...Filhakîka diğer mufassal kitapların ihtivâ etmediği açık şekilde kısaltılmış fer’î meseleleri, sahîh kabul edilmiş kavilleri o ihtivâ etmektedir... Şu var ki hacmi küçük, ilmi çok olduğu için kısalıkta bilmece derecesine varmıştır... Gece gündüz onunla uykusuz kaldım. Nihâyet bana sırrını ve zamîrini açtı... Ben de, onun lâtif sahifelerinin kenarlarını hakikatte sahifeyi beyaz bırakmaktan ibâret olan hâşiyelerle nakşa başladım. Sonra bu fâ ideleri bir araya toplamak ve dağınık hâşiyelerden, yapraklardan ibâret olan bu sofraların bezlerini yaymak istedim. Çünkü zayi olacağından korkuyordum. Bunlara Allâme Halebî ve Allâme Tahtâvî gibi bu kitaba hâşiye yazan zevâtın yazdıklarını da ilâve ettim... Her fer’î meseleyi aslına nisbet etmek ve her şeyi hatta delil ve hüccetleri, meselelerin ta’lillerini yerli yerine koymakla yaptım... Fetvâ kitaplarında ve şerhlerde mutlak olarak bırakılan kavillerin hangisi makbûl, hangisi metrûk olduğunu beyân ettim. Bu hususta müteahhirînden Kemâl b. Hümâm, tilmizleri Allâme Kâsım ile İbn Emîr el-Hâcc, musannif, Ramlî, iki İbn Nüceym, İbn Şiblî, Şeyh İsmâil Hâik, Hânûtî, Sirâc ve diğer fetvâ ilmine devam eden ehl-i takvâ büyük ulemânın yazdıklarına îtimat ettim... Bu kitabın (ed-Dürrü’l-muhtâr’ın) mânâlarını anlamak hususunda hayrette kalan öğrencileri irşâd ediyor...Bu hâşiyeyi okumak zahmetine katlanan, mânâlarına daldıktan sonra onu methedecektir”.[13]







BİBLİYOGRAFYA




*BAĞDATLI İSMÂİL PAŞA, Hediyyetü’l-ârifîn, I, İstanbul 1955



*DAVUDOĞLU, Ahmed, İbn-i Âbidîn, I, İstanbul 1982



*DÖNDÜREN, Hamdi, İbn-i Âbidîn Tercümesi Fihristi ve Terimler Sözlüğü, İstanbul



*KEHHÂLE, Ömer Rıza, Mu’cemü’l-müellifîn, Beyrut



*ÖZEL, Ahmet, “Fıkıh” maddesi, DİA



*SERKÎS, Yûsuf İlyân, Mu’cemü’l-matbûati’l-Arabiyye ve’l-muarrabe, I, Mısır 1928



*ez-ZİRİKLÎ, Hayrüddin, el-A’lâm, VI, Kâhire 1954-1959



--------------------------------------------------------------------------------

[1] Bağdatlı İsmâil Paşa, Hediyyetü’l-‘ârifîn, II, 367,368

[2] Ziriklî, el-A’lâm, VI, 267

[3] Bağdatlı İsmâil Paşa, a.g.e , II,367

[4] Serkîs, Mu’cem , I, 151

[5] Döndüren, Hamdi, İbn Âbidîn Tercümesi Fihristi ve Terimler Sözlüğü, 161-162



[6] Döndüren, Hamdi, a.g.e., 162



[7] Bağdatlı İsmâil Paşa, a.g.e., 151-154; Döndüren, Hamdi, a.g.e., 163-168

[8] Döndüren, Hamdi, a.g.e., 163-168



[9] Döndüren, Hamdi, a.g.e., 164

[10] Davudoğlu, Ahmed, İbn-i Âbidîn, I, 5 (Önsözü yazan Duran Kömürcü)

[11] Özel, Ahmet, “Fıkıh”, DİA

[12] Davudoğlu, Ahmed, a.g.e., I, 9

[13] Davudoğlu, Ahmed, a.g.e., I, 12-14
[size=18px][/size]