“Oku şu sayfayı!”

[size=18px][color=green]“Oku şu sayfayı!”

Abdülhakîm Arvâsî “rahmetullahi aleyh”, Allah dostlarındandır. Talebesinden Hâlid Turan isminde bir genç, ziyaretine geldi bir gün.
Bir müddet oturup, sohbet ettiler.
Sonra kütüphâneden rastgele bir “Arabî kitap” çekip, rastgele açtı bir sayfayı.
Ve uzattı bu gence:
- Oku şu sayfayı!
Delikanlı;
- Peki efendim, dedi.
Ve çat pat okumaya çalıştı.
Büyük velî, yanlışlarını düzeltip tekrar tekrar okuttu aynı yeri.
Tâ ki yanlışsız okuyuncaya kadar.

Şimdi de tercüme et!
Sonra;
- Şimdi de tercüme et! buyurdu.
Genç başladı tercüme etmeye.
Ama tam tercüme edemiyordu.
O, yine yanlışlarını düzeltip, tekrar tekrar okuttu o sayfayı.
Tâ ki, yanlışsız okuyuncaya kadar.
Hatta ezberleyinceye kadar.
İyi de, niye böyle yapmıştı acaba?
Hiç anlayamadı.
Sormaya da utandı.
“Elbet bir hikmeti vardır” diye düşündü içinden.
Aradan uzun yıllar geçti.
Hocası göçtü bu âlemden.
Bir gün “Kütüphâne müdürlüğü” için imtihan açıldı o yörede.
Bu da gidip girdi imtihana.
Çünkü iş arıyordu o günlerde.

Şu sayfayı oku!
Hocalar, rastgele bir “Arabî kitap”tan, rastgele bir yer açıp, uzattılar bu kimseye:
- Şu sayfayı oku bakalım!
Sayfayı görünce donup kaldı.
Çünkü yıllar önce hocasının tekrar tekrar okutup ezberlettiği o sayfaydı bu.
Bir çırpıda okudu tabii.
Hiç takılmadan.
Hocalar takdir ettiler:
- Okuman çok güzel. Şimdi de tercüme et bakalım!
Takır takır yaptı tercümeyi de.
Hiç yanlışsız.
Birincilikle kazandı imtihanı.
Evine gelince, hüngür hüngür ağladı.
“Fâtiha”lar gönderdi bu büyük velînin rûhuna.

MenkıbelerAbdüllatif Uyan
[url]www.turkiyegazetesi.com.tr/[/url][/color][/size]