Münâfığın âkıbeti!

[size=18px][color=darkblue]Münâfığın âkıbeti!


Yazar Adı: Abdüllatif Uyan


Asr-ı saadette, bir Yahûdî ile bir münâfık ihtilâfa düşmüşlerdi. Yahûdî, münâfığa;
- Gel, Muhammed’e gidelim, dedi. O aramızı bulsun.
Münafık;
- Olur, gidelim, dedi.
Ve gittiler.
Efendimiz meseleyi dinleyip, “Yahûdînin lehine” hüküm verdi.
Huzurdan çıktılar. Münâfık, Yahûdîye dönüp;
- Gel, bir de Ömer’e gidelim, dedi.
Yahûdî şaşırdı:
- Neden Ömer’e gidiyoruz?
- Bu hüküm olmadı.
- Nasıl olur. Bu, sizin Peygamberiniz değil mi?
- Evet ama, bir de Ömer’e gidelim diyorum.
- Pekâlâ, Ona da gidelim.
Ve gittiler.

Niçin bana geldiniz?
Münâfık söze başlayıp;
- Yâ Ömer! Bir ihtilâfımız var da onun için size gelmiştik, dedi.
Hazret-i Ömer’in kaşları çatıldı birden:
- Peygamber varken, bana niçin geldiniz?
Yahûdî atıldı:
- Önce Ona gittik yâ Ömer.
- İyi, bana niye geldiniz?
- Ama Onun hükmünü beğenmedi bu arkadaş.
Hazret-i Ömer celâllendiği zaman, vücudunun kılları cübbesinden dışarı fırlardı. Yine öyle oldu. Ama belli etmemeye çalıştı öfkesini. Sordu o münâfığa:
- Doğru mu söylüyor?
- Evet, doğru.
- Peki, az bekleyin, buyurdu.

Böyle hüküm veririm!
Ve hiddetle içeri girdi.
Az sonra, eteğinin altında bir “Satır”la döndü geri. Hiçbir şey söylemeden satırı kaldırıp, şimşek gibi münâfığın boynuna çaldı. Kellesi yerde yuvarlanırken;
- Peygambere inanmayana, böyle hüküm veririm! buyurdu. İbret olsun herkese!
O anda Cibrîl-i emîn gelip;
- Yâ Resûlallah! Ömer, hakkı bâtıldan ayırdı, dedi.
Peygamber Efendimiz ona “Fâruk” lakabını verdiler.
Mânâsı mı?
Hakkı bâtıldan ayıran, demektir.

[url]www.dinikitablar.com/[/url]
[/color][/size]

Konular